Tebliğ ve irşadda muhatap insan olduğu için, o da Allah (cc) tarafından mükerrem bir şekilde yaratıldığı için bu husus hiç unutulmamalı, kim olursa olsun mükerrem bir varlığın şerefine uygun bir şekilde bu iş yürütülmelidir. Mesajın mükemmelliğine gelince, tebliğ ve irşadın konusu aziz ve yüce dinimiz olduğu için, onun her türlü eksik, yanlış ve sorunlu şeylerden uzak olduğunu, her hali ile kemal noktasında olduğunu bilinci ile hareket etmelidir.
"Şüphesiz ki sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için, Allah'ın Rasulü'nde çok güzel bir örneklik vardır." (Ahzab, 33/21)
Siyer, en geniş anlamı ile Hz. Peygamber'in (sav)terceme-i hâli ve hayatının tamamıdır. Efendimiz'in (sav)hayatı asla tarihi bir şahsiyetin biyografisi gibi ele alınamaz; O'nun (sav)attığı her adımın, söylediği her sözün, sükût ile karşılayıp tasdik ettiği her amelin, yani her şeyinin bizim için bir değerler mecmuası olduğu unutulmamalıdır. Bundan dolayı “Üsve-i Hasene” ifadesini biz, en güzel örnek, en kâmil misal, numune-i imtisal, olarak anladığımız gibi hayatın her alanının ve her anının tartışılmaz rehberi olarak da anlamalıyız. Hayatın her alanı dediğimiz zaman tüm mekânları, her anı dediğimiz zaman da tüm zamanları ifade etmiş olur; Hz. Peygamber'in (sav)bir Müslüman için zamanlar ve mekânlar üstü olan örneklik ve rehberiyetine dikkat çekmiş oluruz.
Bu örnekliğe Peygamberlerin gönderiliş gayelerinden biri olan tebliğ kavramı çerçevesinden bakarsak, gerek Kur'an-ı Kerim, gerek Hadis-i Şerifler ve gerekse siyer kitaplarımız çok ciddi bir müktesebat önümüze koyarlar. Hal böyle olmasına rağmen bugün tebliğ ve irşad faaliyetlerinde yeterli düzeyde bu örneklikten istifade edildiğini söyleyebilmemiz oldukça güçtür. Elbette bunun sebepleri konusunda çok farklı tespitler yapılabilir; ancak biz iki noktaya dikkatleri çekmek istiyoruz. Bu noktalardan biri, yeterli düzeyde özellikle siyerin tebliğ meselesindeki örnekliğinin ortaya kon(a)maması, (Bu konuda yapılmış çalışmalar vardır, ancak yeterli olmamaktadır. Yapılmış çalışmalardan bazıları: Abdülkerim Zeydan, Usûlü'd-Da've; Fethi Yeken, Muşkilâtü'd-Da've; Süleyman Uludağ, İslam'da Mürşid ve İrşad Faaliyetleri; Ahmet Önkal, Resulullah'ın İslam'a Davet Metodu; İbrahim Canan, Peygamberimizin Tebliğ Metotları. ) diğeri ise mevcut İslamî yapıların siyerin rehberliğinde tebliğ faaliyetlerini şekillendirecekleri yerde, ortaya çıkan tabloya siyerden referanslar getirilerek, yaptıkları işlerin meşruiyet delillendirilmesini yapmalarıdır. Bu manada atılması gereken en önemli adım, öncelikle Hz. Peygamber'in (sav)tebliğ ve irşad alanındaki örnekliği her boyutu ile ele alınması ve arkasından bu örnekliğin hizmet sahalarına taşınmasıdır.
Siyerin Rehberliğinde Tebliğ
"Ey Rasûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez." (Maide, 5/67)
Hz. Peygamber'in (sav)23 yıllık nübüvvet hayatının tamamı ulvî bir vazife olan tebliğ örnekleriyle doludur. Bu örnekler üzerinden hem tebliğ vazifesinin ehemmiyetini, değer ve kıymetini, muhtevasını, hem de usul ve üslubunu öğrenmekteyiz. Efendimiz (sav)tebliğ vazifesinin ehemmiyetini; "Allah'a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakkın senin vasıtanla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, kızıl tüylü develere sahip olmandan hayırlıdır." (Buhari, “Ashabu'n-Nebi”, 9) sözü ile beyan ederken; "Hidayete davet eden kimseye, kendisine tabi olanların sevabı kadar sevap verilir. Bu onların sevaplarından da bir şey eksiltmez ." (Müslim, “İlim”, 16) ifadesi ile de işin değer ve kıymetini belirtmektedir. 23 yıl boyunca mübarek lisanından düşürmediği "Kûlû lâ ilahe illallah, tüflihû /Allah'tan başka ilâh yoktur deyin, kurtulun!" (Ahmed b. Hanbel, el- Müsned, c.4, s.341) müjdesi ile tebliğin temel muhtevasını nazara verirken, "İnsanlara anlayacakları şeyleri söyleyin, (anlayamayacaklarını da bırakın.) Siz, onların Allah ve Resulü'nü yalanlamalarını ister misiniz?" (Buhari, “İlim”, 49) ve "Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz. Birbirinize itaat ediniz, ihtilafa düşmeyiniz." (Buhari, “İlim”, 12) beyanlarıyla da tebliğin usul ve üslubuna dair yolları göstermektedir.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız