Yeryüzü Müslümanları, korku, endişe ve tedirginlik içerisindeler. Kimse canından, malından, namusundan ve hiçbir şeyinden emin değil. Beş dakika sonra nasıl bir trajediyle karşılaşacaklarını bilmiyorlar.

Dul ana, yetim yavrularının gözyaşlarını silerek; baba, kucağında yavrusunun cesedini taşıyarak; yaralı, yatağında inleyerek; dünyanın bütün mağdur, mazlum, mahzun ve perişan Müslümanları, yaşlı gözlerini göklere dikmiş, sağanak halinde yağacak Allah’ın rahmetini bekleyerek sorup duruyor: “Allah’ın yardımı ne zaman?”

Niçin yeryüzündeki Müslümanlar; acımasız, zalim, barbar kâfirlerin egemenliği altında perişan bir hayat sürmektedir? Topraklarımız işgal ediliyor… Kadınlar, çocuklar, bebekler vahşice katlediliyor… Onurlarımız, şereflerimiz, namuslarımız çiğneniyor… Yaratan’ın kullarına bağışladığı insanlık hak ve özgürlüklerimiz hiçe sayılıp ayakaltı ediliyor… Haksızlığa uğrayan, zulüm gören eğer Müslüman’sa; kesilen bir ağaç kadar bile gündeme taşımaya değer görülmüyor. Dünyanın her yerinde Müslümanların kanları akıtılıyor. İslam düşmanları ya bizzat saldırıyor, ya da hazırladıkları senaryolarla Müslümanlara birbirinin kanlarını döktürüyorlar.

Yeryüzü Müslümanları, korku, endişe ve tedirginlik içerisindeler. Kimse canından, malından, namusundan ve hiçbir şeyinden emin değil. Beş dakika sonra nasıl bir trajediyle karşılaşacaklarını bilmiyorlar.

Nedir suçumuz? Biz bunu hak ediyor muyuz? Bizim davamız hak değil mi? Yolumuz doğru değil mi? Niçin Rabbimiz bize yardım etmiyor? Niçin ayaklarımız kaydı? Niçin dünyaya başkaları egemen, biz köle muamelesi görüyoruz?

Bizi gören, feryadımızı duyan, bize, bizden daha yakın olan; annemizden, babamızdan, herkesten daha şefkatli ve daha merhametli Rabbimiz, mazlum Müslümanları niçin yardımsız bırakıyor?

“(Allah müminlere yardım eder). Nitekim Allah, zayıf durumda bulunduğunuz Bedir'de de size yardım etmişti. O halde Allah'a karşı takvalı olun (Sorumluluk bilinci içinde Allah’a itaat edin, emir ve yasaklarına uyun, vahye sarılın.) ki, şükredenlerden olasınız. O zaman sen müminlere: Rabbinizin, size, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi, size yetmez mi?’diyordun. Evet, sabreder, takvalı olursanız; onlar hemen şu dakikada üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle yardım eder. Allah, bu yardım vadini sırf size müjde olsun ve kalpleriniz bununla güven bulsun diye yaptı. Yardım, yalnız, daima galip, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındandır.” (Al-i İmran, 3/123- 127) Amenna. Allah’ın yardımını kim engelleyebilir? Allah’ın yardım etmediğine de kim yardım edebilir?

“Rabbi’nin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? Onların planlarını boşa çıkarmadı mı? Onların üzerlerine balçıktan pişirilmiş sert taşlar atan ebabiller (sürüler halinde uçuşan kuşlar veya başka varlıklar) gönderdi. Nihayet onları yenilmiş (delik deşik olmuş) ekin yaprakları hâline getirdi.” (Fil, 105/1–5)

Huneyn savaşı ile ilgili olarak da şöyle buyuruluyor: “… Allah, peygamberine, müminlere güvenlik verdi ve görmediğiniz askerler indirdi; inkâr edenleri azaba uğrattı. İnkârcıların (dünya) cezası budur.” (Tövbe, 25/26)

Sabredersek, onlar sayıca çok olsalar bile bizim galip geleceğimizi müjdeliyor Rabbimiz.

“Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi (yardımsız) bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir?” (Al-i İmran, 3/160) Amenna.

Müslümanlar, perperişan… Nerede Allah’ın yardımı? Nerede melekler ordusu? Nerede ebabiller? Niçin Müslümanlar, kâfirlere galip durumda değiller? Allah’ın vaadi olduğu halde yeryüzüne Müslümanlar neden egemen değil? Rabbimiz, bizi niçin yardımsız bırakıyor?

Cevabını, yine Rabbimizden dinleyelim:

“Ey Allah’a inanlar, eğer siz Allah’a yardım ederseniz; Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar (kaydırmaz).” (Muhammed, 47/7)