Sayı : 504   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Fıkıh Köşesi

Fahri Altunkaynak

Fıkıh Köşesi

  • 08 Kasım 2021
  • 678 Görüntülenme
  • 467. Sayı / 2021 Kasım
Yazarın Diğer Yazıları
Fahri Altunkaynak
Tüm Yazı Arşivi



Halkımız arasında, bazı camilerde cuma ve bayram günlerinde veya gecelerinde topluca yapılan nikâh tazeleme diye bilinen uygulamanın dinî bir dayanağı yoktur. Diğer taraftan nikâh ya bizzat taraflarca ya da vekilleri aracılığıyla akdedilen bir sözleşmedir. Ayrıca taraflar nikâh akdi için söylenen sözlerin bilincinde olmalı ve ona göre davranmalıdır. Camilerde yapılan nikâh tazeleme uygulamasında bunların hiç birinin olmadığı da hesaba katılmalıdır.

1-Müt’a nikâhı olarak bilinen nikâhın dinî hükmü nedir?

Sözlükte “menfaat, faydalanma” gibi karşılığı olan müt’a kelimesi aile hukuku bağlamında; “erkek ve kadının üzerinde anlaştıkları bir ücret karşılığında belli bir süre birbirlerinin cinselliklerinden yararlanmak amacıyla yaptıkları geçici evlenme akdi” anlamında kullanılmaktadır. İslam öncesi Cahiliyye toplumunda bilinen bu nikâh çeşidi, İslam’ın ilk yıllarında bazı zorunluluklara ve hukuk kurallarını belli bir sürece yayma (tedrîcilik) ilkesine bağlı olarak nadiren uygulanmış, fakat bir süre sonra Hz. Peygamber tarafından kesin ifadelerle yasaklanmıştır.

Hz. Peygamber’in (sav) şu sözleri, müt’a nikâhının hükmü konusunda tartışmaya yer bırakmayacak ölçüde açıktır: “Ey insanlar! Ben size kadınlarla müt’a nikâhı yapmanız konusunda izin vermiştim. Şüphesiz Allah bunu kıyamete kadar haram kılmıştır. Kimin yanında müt’a nikâhıyla bulunan bir kadın varsa onu bıraksın...” (Buhârî, “Nikâh”, 31; Müslim, “Nikâh”, 29-32; İbnMâce, “Nikâh”, 44)

Hz. Ali’nin (ra) bildirdiğine göre, Nebî (sav) 7/628 yılındaki Hayber savaşı sonrasında müt’a nikâhını yasaklamıştır. Söz konusu yasak, Hz. Peygamber’in (sav) Müslümanlarla son büyük buluşması olan Veda haccında onun tarafından bir kere daha kesin bir dille vurgulanmıştır.

Bu açık hadislere ek olarak Hz. Âişe (ra) ve Abdullah b. Abbas (ra) başta olmak üzere bazı sahabîler, “Onlar ki, ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunanlar bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.” (Mü’minûn, 23/5-7) ayetlerinin nazil olmasıyla müt’a nikâhının yasaklandığını ifade etmişlerdir.

Diğer taraftan Hz. Ali ve Abdullah b. Mes’ud talak, iddet ve miras ayetlerinin müt’ayı kaldırdığını söylemişlerdir. Birbirini teyit eden bu bilgilere ve sahabe toplumundaki yerleşik algıya ve uygulamaya dayanan bütün mezhepler ve müctehidler, müt’a nikâhının bâtıl olduğu yani dinen ve hukuken hiçbir geçerliliğinin bulunmadığı hususunda görüş birliği içindedirler. Bu birlikteliğin tek istisnası Şîa’nın Caferiyye koludur.

 

2-Baskı (tehdit) altında yapılan nikâh akdi geçerli midir?

İslami hükümlere göre nikâh, evlenme ehliyetine sahip ve evlenmelerinde dinî açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin (veya vekillerin) şahitlerin huzurunda, icap ve kabulde bulunmalarından yani birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızalarını ifade etmelerinden ibarettir. Evlilik bir erkekle kadının ömür boyu birlikte yaşama, hayatın iyi ve kötü yanlarını birlikte omuzlama ilkesine dayandığı için evlenecek olanların rızasının bulunmadığı bir nikâh Hanefîlerin dışındaki üç mezhebe; Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre geçerli olmaz.

Eşlerden birisi ölüm, şiddetli dayak veya uzun süreli hapis korkusu altında evliliğe zorlansa böyle bir nikâh fasit olur. Mezkûr mezheplerin bu konudaki dayanakları, Hz. Peygamber (sav)’in, “Ümmetimden hata, unutma ve yapmaları için cebir ve tazyike maruz kaldıkları şeylerin sorumluluğu kaldırılmıştır.”

1917 tarihinde İslam fıkhı esas alınarak hazırlanan Osmanlı Hukûk-ı Aile Kararnamesi de gerek zorla yapılan nikâh ve gerekse aynı durumdaki boşanmalar konusunda Hanefîlerin görüşünü değil, diğer mezheplerin görüşlerini kabul etmiştir.

Buna göre bu tür bir baskı ile akdedilen nikâh geçerli olmaz. Baskı ister anne babadan isterse başka bir merciden gelsin fark etmez. Elbette ki, anne ve babaların, çocuklarının ilerideki yaşantılarında mutlu bir yuva kurmaları için gayret göstermeleri doğru ve gerekli bir davranıştır. Buna mukabil anne babaların evlenecek gençlerin makul isteklerine ve hür iradelerine de saygı duymaları gerekir. Çünkü nikâh evlenecek kişilerin kendi hür iradeleriyle yapacakları medeni bir sözleşmedir.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

467. Sayı Kasım 2021