İnsanoğlunun bu yaşam safhalarından birisi de olgunluk dönemidir. Bu da ortalama yaşayan bir insanın kırklı yaşlarıdır. Bu dönem kişiler bazında böyle olduğu gibi toplumsal ve kurumsal yapılar içinde benzer düşünebilir. Maddi ve fiziki gelişkinliğin, ruhi ve manevi dinginliğin zirve olduğu bir dönemdir. Maddi ve manevi anlamda en fazla verimliliğin beklendiği birikimin, donanımın, tecrübenin, geleceğe yönelik plan ve programların en yoğun ve olgun olduğu dönemdir.
Şükür mümin kulun en önemli vasıflarındandır. Bizleri yoktan var edip yaratan, yaşatan, her türlü nimetlerle donatan Rabbimize vefadır bu. O’nun Rab ’lığını bilmek ve tanımak, yalnızca ona kulluk etmek ve bunun için gereken sorumlulukları fiili olarak yerine getirmek, sözlü olarak ifade ederek ilan etmek bunlardandır. Nimetlerin şükrünü, karşılığını tam olarak yerine getirmek mümkün değildir. Ancak güç nispetinde gayret ve çaba göstermek gerekmektedir.
Cenabı Mevla insanı yoktan var etmiş, değişik evrelerde onu nimetleriyle büyütmüş, nihayetinde de onun hayatına son verecek ve yaşamış olduğu bu dünya hayatından hesaba çekecektir. Kur'an'da bu safhaların her biri detaylı bir şekilde ifade edilmektedir; yaratılış dönemi, çocukluk dönemi, gençlik dönemi, olgunluk dönemi,ihtiyarlık dönemi ve ahiret hayatı. Kur’an’da bunları yaşamış kişiler ve toplumlar örnekliğinde anlatmaktadır.
İnsanoğlunun bu yaşam safhalarından birisi de olgunluk dönemidir. Bu da ortalama yaşayan bir insanın kırklı yaşlarıdır. Bu dönem kişiler bazında böyle olduğu gibi toplumsal ve kurumsal yapılar içinde benzer düşünebilir. Maddi ve fiziki gelişkinliğin, ruhi ve manevi dinginliğin zirve olduğu bir dönemdir. Maddi ve manevi anlamda en fazla verimliliğin beklendiği birikimin, donanımın, tecrübenin, geleceğe yönelik plan ve programların en yoğun ve olgun olduğu dönemdir. Birçok peygambere de bu yaşlarda nübüvvet verildiği düşünülürse kırklı yaşların farkı ve önemi daha da bariz ortaya çıkmaktadır. Kur'an'da bütün Müslümanların yapmasını tavsiye ettiği duada da bu dönem zikredilmektedir.“İnsana, anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zahmete katlanarak taşıdı ve zorluk çekerek doğurdu. Karnında taşıması ve sütten kesmesinin süresi otuz aydır. Nihayet çocuk olgunluğuna ulaşıp kırk yaşına girince şöyle yakarır. Rabbim! Bana ve anne babama lütfettiğin nimete şükretmeye, razı olacağın işleri yapmaya beni muvaffak kıl. Benden gelecek nesli hayırlı eyle. Dönüp kapına başvurdum ve ben şüphesiz sana boyun eğenlerdenim!” (Ahkaf, 46/15)
“Rabbimiz Allah’tır, diyen sonra da devamlı bu söze uygun yaşayanlara ne bir korku vardır ne de onlar üzüntü çekeceklerdir. İşte bunlar, yaptıklarının karşılığı olarak içinde devamlı kalmak üzere cennetliklerdir.” (Ahkaf, 46/13-14) konumuzu ilgilendiren ayetlerin öncesindeki bu ayetlerde “iman ve istikamet sahibi olma”ya dikkat çekilerek öncelikli yapılması gerekenlere işaret etmiştir. İman, amellerin değer bulmasının ön şartıdır. İmanın değer bulması da istikamet sahibi olmaya bağlıdır.İstikamet ise inançta, ibadette, ahlakta “emr olunduğun gibi dosdoğru ol”maktır. İnsanların canı ve malı hususunda güvende oldukları, elinden ve dilinden insanların selamette oldukları Kur’an ve sünnet esaslı bir hayat yaşamaktır.
Benzer şekilde bu dua, Hz. Süleyman’ın dilinden Neml Vadisinde dökülmektedir. “Nihayet Karınca vadisine geldiklerinde, bir karınca şöyle dedi: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; aman, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin! Onun bu sözünden dolayı Süleyman neşeyle gülümsedi ve ey rabbim! dedi, gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!” (Neml, 27/18-19)
Bu ayetlerde Rabbimiz; kişinin Rabbi ile, anne- babası ile, evlatları ve Müslümanlarla olan ilişkilerinde temel esas olabilecek ilkeler belirlemekte ve nasıl hareket edileceğine yönelik yol haritası çizmektedir. Bundan sonra ifade edilecek olan konular şunlardır;
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız