- birinci cildinde helal lokma bahsine gelinceye kadar Mevlana Hazretleri, nefs, aşk, edeb, iman, adalet, zulüm, adem, şeytan, günah, zaman dünya, ahiret v.b bir çok kavramı ayet ve hadislerle, çeşitli misallerle işler.
Gözyaşı ve tevbenin (tazarru, niyaz ve duanın) yaratılışın sırlarından olduğunu ifade eden Mevlana, Allah için gözyaşı dökmenin en üstün zevk olduğunu, bağın, bahçenin yağmurla yeşerdiği, geliştiği gibi, gönlün de gözyaşı ile gelişeceğini, insanın özünde imanın ve amelin yeşereceğini belirtir.
“ Söyler kişiye elbet kendi hali
Lokmasında haram ile helali”
Helal sözcüğü Arapça’dır. Düğümü çözmek, yükü indirmek, ağırlıktan kurtulmak, borcu ödemek gibi anlamlara sahip olduğunu Ragıp El-Isfahani söylüyor. Bir meseleyi halletmek/çözmek yahut bir padişahı tahtından indirmek; yani hall etmek de helal sözcüğüyle ilişkilidir. Helal sözcüğünü; mübah, temiz, tayyip, caiz, meşru olarak karşılayan sözlükler de var. Arapça kökenleri açısından helal sözcüğünün türediği hall ile ilmihal sözcüğündeki hâl arasında dolaylı bir bağlam olduğunu Arap dilbilimciler söylüyor. Birisi açmak, çözmek mastarından (hall) türerken; diğeri dönmek, dönüşmek, evrilmek (hal) mastarından türemiştir. Görüldüğü gibi helal ile hal arasındaki bu gramatik (dilbilgisel) ilişki dinî ve bağlı olarak tasavvufî metinlerde sıklıkla işlenmiş, Mevlana başta olmak üzere İslam mutasavvıfları ve Anadolu’nun arifleri helal ile hal arasındaki ilişkiye evvela kelimelerin anlamları açısından yaklaşmışlardır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız