Gıybet: Âlimi-cahili, kadını-erkeği, yaşlısı-genci her seviyesinde insanın müptelâ olduğu şeytanî bir hastalıktır. Aslında gıybet, insanın kendi kendine verdiği bir cezadır. Yarım yamalak da olsa kıldığımız namazın, tutuğumuz orucun, vermeye çalıştığımız zekâtın-sadakanın, salih amellerimizin, nice emeklerle biriktirmeye çalıştığımız pozitif enerjilerimizi-sevaplarımızı bir anda dedikodusunu yaptığımız, hem de hiç sevmediğimiz birine bağışlamaktır. Bir atımlık barut kadar olan sevaplarımızı dillerimizle yok etmemizdir.
Bence işlenen günahlar atletizm yarışına girse ya da siyasi parti olarak seçimlere katılsa herhalde gıybet; hırsızlığı, alkolü, fuhşu, yalanı sollar, en öne geçer, tüm günahlara meydan okurdu. Siyasete atılıp seçime katılsaydı en az % 90 oranla iktidar olurdu.
İnsanın iki dudağı arasında yer alan dil, doğru kullanıldığında en bereketli hayır kapısına, yanlış kullanıldığında ise en uğursuz günah makinesine dönüşebilir.
Dil, söyleyeceği güzel sözlerle sahibini cennete gönderebileceği gibi, çirkin sözlerle, yalanlarla, gıybetlerle cehenneme yollayabilir.
Gıybet: Bir insanı aşağılamak, hoşlanmayacağı şeyleri açığa çıkarmak için yapılan her türlü söz, alay, ima, taklit, işaret, yazı, resim, karikatür, komedi gösterileri ve beden diliyle yapılan tüm hareketlerdir.
Gıybet: Bir insanın kendisinin bulunmadığı ortamda gıyabında hoşlanmayacağı sözler söylemek, arkasından konuşmak, duyduğunda üzüleceği veya utanacağı bir kusurundan bahsetme olayıdır.
Gıybet: Âlimi-cahili, kadını-erkeği, yaşlısı-genci her seviyesinde insanın müptelâ olduğu şeytanî bir hastalıktır. Aslında gıybet, insanın kendi kendine verdiği bir cezadır. Yarım yamalak da olsa kıldığımız namazın, tutuğumuz orucun, vermeye çalıştığımız zekâtın-sadakanın, salih amellerimizin, nice emeklerle biriktirmeye çalıştığımız pozitif enerjilerimizi-sevaplarımızı bir anda dedikodusunu yaptığımız, hem de hiç sevmediğimiz birine bağışlamaktır. Bir atımlık barut kadar olan sevaplarımızı dillerimizle yok etmemizdir.
Gıybet : Sevap ambarımızın fare delikleridir. Bu nedenle bilerek gıybet edenin ya sevabı çok, ya aklı yok demektir. “Hasan-ı Basri kendisini gıybet eden birine bir tabak hurma gönderir: Bana sevaplarından hediye göndermiş olduğunu işittim, ona karşılık şu küçük hediyeyi gönderiyorum.” diyerek kendisine hediye gönderdiği söylenir.
Kur’an ve Sünnet ’in onca ikazına rağmen, her devirde olduğu gibi gıybet günümüz toplumunda da halen külçe altın gibi rağbet görmektedir. Gıybet neredeyse toplumların kültürünün bir parçası haline gelmiş durumdadır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız