Biz kardeşiz. Eksiğimizle, hatamızla kardeşlerimize kardeşçe; sevgiyle, saygıyla, merhametle davranmak zorundayız. Gıybet, rahatsızlıkları daha derinleştirir. Biz, rahatsızlıkları tedavi etmeye çalışmalıyız. Müslüman’a yakışan budur. Böyle olmalı bizim huyumuz. Merhametli bir Rabbe iman etmişiz. Merhametli bir peygambere ümmet olmuşuz.
Gıybet… Çirkin bir şekilde, kardeşini arkadan zehirli bir ok ile vurmaktır. İnsanların onurlarını ayakaltı etmektir. İkiyüzlülüktür. Düşmanlığın kalleşçe ve münafıkça yapılanıdır. Sosyal yapıyı yaralayan, ağızların tadını bozan, kul hakkını ihlal eden, hukuk terazisini kıran sihirli sözdür.
İnsan, hata yapabilir…
Hatası da olabilir, eksiği de, kusuru da… Hatta şeytana uyup günah da işleyebilir.
Allah -haşa- hata yapmaz. Rasüllerde meydana gelen zelleleri ise–onlar, insanlara örnek olacakları için- Rabbimiz vahiy ile düzeltiyor.
Biz de Peygamberleri örnek alarak vahiy ile birbirimizin hatalarını yıkamak ve aklamakla görevliyiz. Bu nedenle Önderimiz (sav): “Birbirini yıkayan eller gibi olunuz.” (Es Seyyid Sabık, İslam Daveti (ter. A. Gürtaş): s. 83) buyuruyor.
Eller kirletilmemeye çalışılmalıdır elbet. Ama kirlenir. İnsan, hata ile maluldür. Hatasız kul olmaz. İnsanların hatalarını ifşa eden, gıybet yapan, yayan değil; gizleyen, hakaret etmeyen, çöpe atmayan, yıkmayan, yakmayan; incitmeden, okşayarak birbirini yıkayan eller gibi olmalıyız.
Kirlenen bir çorabımızı bile çöpe atmıyor, yıkayıp tekrar giyiniyoruz. Peygamberimizin Kâbe’den daha üstün gördüğü bir kardeşimizi kirlendi diye nasıl acımasızca çekiştirir, çöpe atarız? (Bkz. İbni Mace, “Fiten”, 2 ) Onu da -varsa hataları- yıkamalı ve anne şefkatiyle bağrımıza basmalıyız.
Yapılan hatalar tatlı bir üslupla birebir konuşulup düzeltilmeli ve hata yapanla öğüt verenin arasında kalmalıdır. Kardeşliklerin bozulmasında, yuvaların yıkılmasında en büyük neden: Gıybettir. “O şöyle demiş, bu böyle demiş…” Demişlerse bile söylenmemeli. Hatta arayı düzeltmek için söylenen yalan yalan değildir. Eskiden arabuluculuğu hatırı sayılır saygın kimseler yapar, meseleyi hal ederlerdi. Maalesef şimdi hemen mahkemelere veya televizyon kanallarına koşup dedikodular yapılıyor. İş büyütülüyor. İpler iyice geriliyor veya kopuyor.
Biz kardeşiz. Eksiğimizle, hatamızla kardeşlerimize kardeşçe; sevgiyle, saygıyla, merhametle davranmak zorundayız. Gıybet, rahatsızlıkları daha derinleştirir. Biz, rahatsızlıkları tedavi etmeye çalışmalıyız. Müslüman’a yakışan budur. Böyle olmalı bizim huyumuz. Merhametli bir Rabbe iman etmişiz. Merhametli bir peygambere ümmet olmuşuz. (Bkz. Enbiya, 21/107; Tövbe, 9/ 128, 61; Kasas, 28/46) Merhametli bir kitabı rehber edinmişiz. (Bkz. Yunus, 10/57; Nahl, 16/89; İsra, 17/82) Sosyal hayatımızda merhametle iletişim kurmamızı istiyor Rabbimiz.(Bkz. Fetih, 48/29) Düşmanlık, haset, kin, nefret, dedikodu, gıybet, bizim işimiz değil.
Kardeşinin ayıbını örteni, gizleyip başkalarına söylemeyeni müjdeliyor Peygamberimiz (sav): “Bir insan, dünyada diğer bir insanın ayıbını örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.” (Müslim, “Birr”, 72) buyuruyor.
Rabbimizin uyarısı ne kadar önemli: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı (suizan)günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi (gıybet edip arkasından hoşlanmayacağı sözle) çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde (gıybet etmeyin.)Allah'tan korkun. (Eğer bu sevilmeyen işlere bulaştıysanız, Tövbe dileyin. Bir daha yapmayın.)Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” (Hucurat, 49/12)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız