Günümüz gençliğinin en büyük ihtiyacı, gerek dış düşmanların ve onların içerideki yerli uzantılarının, gerekse de nefis ve şeytanın bin bir tuzak ve hile ile hayatımızdan uzaklaştırmaya çalıştıkları Kur’an ve Sünnet ölçülerine sımsıkı sarılmaktır. Bu sayede dünyevî ve uhrevî saadetin yolunu doğru bir şekilde idrak edip yanlış adreslerden ve çıkmaz sokaklardan kurtulmaktır.
Genç kardeşlerimizin, bilhassa Kurʼan-ı Kerim kaynaklı kelimelerimizi “eski” diye yaftalayıp yerine hiçbir mana asaleti taşımayan uydurma kelimeler ikame edilmesindeki asıl niyetin farkına varmaları gerekir. Ayrıca İslâm kültüründen gelen “hayat” dolu kelimelerimize sahip çıkarak bu kirli oyunu bozmaları icap eder.
Bu yolda genç kardeşlerimizin sahip olmaları gereken üçüncü mühim husus da, tarih şuurudur. Çünkü tarih, bir kronoloji bilgisinden ibaret değildir. Tarih, milletlerin hafızasıdır. Millî tecrübeler manzumesidir. Sebeplerin getirdiği neticeleri göstermesinden dolayı, toplumların istikbalini anlayabilmek için, bakılması gereken bir ibret aynasıdır.
Her toplum, -hak veya bâtıl- kendi inanç, fikir, kültür ve gelenekleri içinde hayatiyetini devam ettirir. Meselâ, Yahudiler, Hıristiyanlar, Budistler kendi inanç ve kültürleri içinde, ateistler kendi nefsanî temayülleri içinde, liberaller, komünistler ve sosyalistler kendi ictimâî ve iktisadi görüşleri içinde hayatlarını devam ettirirler.
Müslüman bir gencin, aslî kimliğini koruyup yaşatabileceği yegâne kültür ise, Kur’an ve Sünnet kültürüdür.
Fakat gerek televizyon, gerek internet ve modalar, Kur’an ve Sünnet kültüründen mahrum yetişen gençlerimize, Batı’nın, İslâm ahlâkından uzak kültürünü empoze etmektedir. Kendi büyük değerlerini yeterince ve lâyıkıyla tanıyamayan genç dimağlar da, hazin bir aşağılık kompleksi içerisinde, öz değerlerine yabancılaştırılmaktadır. Böylece global kültür ve güç odaklarının kuklası hâline getirilmektedir.
İngiltereʼnin eski başkanlarından William Ewart Gladstone’un (v. 1898) Lordlar Kamarasıʼnda pervasızca sarf ettiği şu sözü, Batı dünyasının İslamʼa ve Müslümanlara bakış açısını anlamak bakımından ibretli bir misaldir:
“Kur’an, Müslümanların elinde oldukça, onlara kesin olarak galip gelmemiz imkânsızdır. Ya bu Kur’an’ı Müslümanların elinden almalıyız, ya da onları Kur’an’dan soğutmalıyız.”
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız