Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Esma-ül Hüsna

Adem Karataş

El-Mü'min

  • 09 Ocak 2018
  • 2414 Görüntülenme
  • 421. Sayı / 2018 Ocak
Yazıyı Dinle
0:00
0:00
Yazarın Diğer Yazıları
Adem Karataş
Tüm Yazı Arşivi



Allah, mü’min kavramını kendisi için “güven veren” ve “kullarına güvenen” anlamlarında kullanmaktadır. Dolayısıyla aslında kullarından da istediği, iman etmenin yanı sıra güven vermeleri, O’na güvenmeleri ve güvenilir insan olmalarıdır, denebilir.

 

Cenab-ı Hakk kullarına zulmetmeme, haklarını zayi etmeme gibi vaatlerde bulunarak ve bu vaatleri yerine getirerek güven vermiştir. Ahidlerini yerine getirenlere, sığınma ve korunma talebinde bulunanlara eman vereceğini ve onları özel koruma altına alacağını haber vermiş, imanlarının bu dünyada onlara emniyet verdiği gibi, kıyamet gününün dehşetinden koruyacağını ve cehenneme düşmüş olan günahkârların, az da olsa sahip oldukları imanları ile kurtulacakları bildirilmiştir.

 

اَلْمُؤْمِنُ

 

EL-MÜ’MİN: Emniyet, güvenlik, korku ve endişeden korunmuş/korkusuz, barış, huzur, koruma, himaye, kefalet, teminat, inanmak, güvenmek ve güvenilir, doğru olmak anlamlarındaki “e-m-n” kökünden türeyen “mü’min” kelimesi inanan, tasdik eden, doğrulayan, itimat eden, boyun eğen, itaat eden; güven veren, emin kılan demektir.

Mü’min; ism-i fâil kalıbında iman eden, kâfirin karşıtı anlamına gelmektedir. Istılâhî anlamı ise, Allah’a, Peygamberine, Kitabına ve dinin esaslarına inanıp iman eden, iman sahibi, Müslüman, anlamına gelmektedir. Bir başka ifadeyle; din adına tebliğ ettiği konularda Peygamberi doğrulamak anlamına gelmektedir.

Zeccâcî (ra), Mü’min isminin Arap dilinde üç anlama geldiğini söyler:

1) Eman ve güven veren, “İman edip, imanlarına zulmü/şirki karıştırmayanlar var ya; işte onlar için emniyet ve güven vardır ve onlar doğru yolu bulanlardır.” (En’am, 6/82)

El-Mü’min; “hakkı tasdik eden-doğrulayan” ve “emniyet veren-güven sağlayan” manasındadır.

El-Mü’min; Yaratıklarına güven veren, onları zulümden beri kılan, iman, emniyet ve emân verici, şek ve şüpheleri gideren demektir.

Allah, mü’min kavramını kendisi için “güven veren” ve “kullarına güvenen” anlamlarında kullanmaktadır. Dolayısıyla aslında kullarından da istediği, iman etmenin yanı sıra güven vermeleri, O’na güvenmeleri ve güvenilir insan olmalarıdır, denebilir.

Ebû Musa (ra) dan rivayetle: “Ey Allah’ın Rasûlü! Hangi Müslüman en üstündür? diye sordum. O da: Dilinden ve elinden Müslümanların emniyette olduğu kimsedir, cevabını verdi.” (Buhârî, “Îmân”, 4, 5; “Rikak”, 26; Müslîm, “Îmân”, 64, 65; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 2; Tirimizî, “Kıyâmet”, 52; “Îmân”, 12; Nesâî, “Îmân”, 8, 9, 11.)

2) Kulunun îmanını tasdik eden, “Allah, Elçisine ve mü’minlere iç huzur ve güveni indirdi; onların takva sözüne tutunmalarını sağladı. Onlar, bu söze layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilmektedir.” (Fetih, 48/26)

El-Mü’min; Gönüllerde îman ışığı uyandıran, kendisine sığınanlara güven veren, mü’minleri azaptan emin kılan. Vaadine güvenilen, güven kaynağı.

“İmanlarına iman katsınlar diye mü’minlerin kalplerine güven indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır. Mü’min erkeklerle mü’min kadınları, içinde ebedî kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.” (Fetih, 48/4-5)

Cenab-ı Hakk kullarına zulmetmeme, haklarını zayi etmeme gibi vaatlerde bulunarak ve bu vaatleri yerine getirerek güven vermiştir. Ahidlerini yerine getirenlere, sığınma ve korunma talebinde bulunanlara eman vereceğini ve onları özel koruma altına alacağını haber vermiş, imanlarının bu dünyada onlara emniyet verdiği gibi, kıyamet gününün dehşetinden koruyacağını ve cehenneme düşmüş olan günahkârların, az da olsa sahip oldukları imanları ile kurtulacakları bildirilmiştir.

Allah, kıyamet günü azap gören mü’minleri cehennem’den çıkardıktan sonra, onlara der ki: “Mü’min Benim, sizler de mü’minlersiniz.” (Esma-ül Hüsna, Derleyen: Tahir el-Besyûnî, Abdürrezzâk es-Sevvâ, Yusuf Ali Büdeyvî, s.332)

3) Kuluna vaat ettiğini tasdik eden, yerine getiren. “Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar. Bu böyledir, onları iri siyah gözlü hurilerle eşlendiririz. Orada, güven içinde olarak her yemişi isteyebilirler. Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin, lütfüyle onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur.” (Duhan, 44/51-57)

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

421. Sayı Ocak 2018