Ağlayan çocuklarını “Cennete gidersek orada yemek yiyeceğiz’’ diyerek susturmaya çalışan annelerin yurdudur, Doğu Guta… Hani şu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Gutierres’in ‘’Yeryüzünde cehennemi yaşıyorlar’’ diye tarif ettiği yerden bahsediyorum… Evet, büyüklerin küçükleri avutmak için “üzülme, ölünce hepsi geçecek’’ dedikleri ümmetin ötekilerinin yaşama tutunmaya çalıştığı diyar… Bebek ve çocukların açlıktan kaburga kemiklerinin sayılı hale geldiği, ancak çocukların sessizce ölümü beklemekten başka çarelerinin kalmadığı virane şehir…
Doğu Guta… Neresidir? Neyimiz olur?
Beşşar Esad’ın Srebrenitsa’sı…
İnsanların daha fazla acı çekmeden ölmek için dua ettiği yerin adıdır, Doğu Guta…
Ağlayan çocuklarını “Cennete gidersek orada yemek yiyeceğiz’’ diyerek susturmaya çalışan annelerin yurdudur, Doğu Guta…
Hani şu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Gutierres’in ‘’Yeryüzünde cehennemi yaşıyorlar’’ diye tarif ettiği yerden bahsediyorum…
Evet, büyüklerin küçükleri avutmak için ‘’üzülme, ölünce hepsi geçecek’’ dedikleri ümmetin ötekilerinin yaşama tutunmaya çalıştığı diyar…
Bebek ve çocukların açlıktan kaburga kemiklerinin sayılı hale geldiği, ancak çocukların sessizce ölümü beklemekten başka çarelerinin kalmadığı virane şehir…
Astana’da “Gerginliği Azaltma Bölgesi” olarak ilan edilen ama altı yıldır ateşkesin hiç sağlanmadığı bir belde…
Son yüz günde 1121 sivilin can verdiği yer… Geceleri bile aralıksız ateşin devam ettiği, yoğun bombardımandan yaralılara ulaşma imkânı bile yok…
Yeni üretilen silahların denendiği kirli mi kirli bir savaş…
Suriye’de kirli ve kanlı pazarlıklar devam ediyor… Eski, yeni silah sanayinin tüm silahları Suriye’de ki siviller üzerinde deneniyor ve pazarlanıyor.
2013’te yine Doğu Guta’da 1300 sivil Sarin gazı saldırısı ile can vermemiş miydi?
Rejim; kimyasal klor gazı, Sarin gazı, varil, vakum, misket, sığınak delici bombalar, havan topları ile dünyanın gözü önünde aralıksız ve acımasızca vururken, dünya neyi tartışıyor?
Ölenlerin hangi silahla öldürüldüğünü tartışıyorlar…
Diyelim ki, kimyasal, konvansiyonel silahla değil, daha hafif silahlarla öldürdüler değişen ne olacak? Cinayetleri, hafifletici bir neden olarak mı göreceğiz?
Bunca çocuk cesedi ortada iken, hangi silahın kullanıldığı önemli mi?
Bu nasıl bir dünya? Bu nasıl bir vicdan, şayet varsa?!
Biz Müslümanlara da bir tek, Doğu Guta’ da daha fazla acı çekmeden ölmek için dua eden Suriyeli kardeşlerimizin dualarına “amin”, demek mi kalıyor?
Doğu Guta’ da sadece son on gün içerisinde yoğun bombardıman sonucu hayatını kaybeden sivil sayısı dört yüzü geçti…
Rejim vuruyor… Rusya vuruyor… İran vuruyor…
Dün İslam’ la bilinen İran, bugün kanla anılıyor… İş birlikçi Arap rejimleri seyrediyor…
Kararlar alınıyor ama uyan yok…
Uyuyan ümmeti uyaran yok…
Suriye’ de yaşanan bir iç savaş değil, örtülü bir dünya savaşı yaşanıyor… Bu savaşta kimler yok ki?
Şu ana kadar hayatını kaybetmiş bir milyona yakın insan var… Birkaç milyon yaralı… Yurt dışına çıkabilen sekiz milyon mülteci, buna ilaveten Suriye içinde ölüm makinalarının hedefi olmamak için yer değiştiren yedi milyonluk bir insan kitlesi… Sadece Doğu Guta’ da dört yüz bin sivil sığınaklarda mahsur… Aç ve biilaç…
Toplumda neredeyse rejimin zulmünden mağdur olmamış, küçük bir azınlık dışında kimse kalmamış durumda…
Bu soy kırımı gören kim?
Vahşetin boyutlarını Doğu Guta’ lı Ebu Said’den dinliyoruz. Tüylerimiz diken diken… Başımız önümüze eğik… Yüreğimiz buruk… Dinledikçe bitiyoruz… Çağdaş Ashab-ı Uhdud’larla yüzleşiyoruz…
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız