Mabetler ve mescitler insanların her kesimini, yaşamın her alanını ilgilendiren toplum için olmazsa olmazlarımızdandır. Toplumların ve bireylerin en çok ihtiyaç duyduğu mekânların başındadır. Maddi ve manevi eğitimin, terbiyenin tohumlarının ekildiği, neşv-ü nema bulduğu ilk mekânlardır.
Mescitler, İslami şahsiyetin oluştuğu mekânlardır. Çocuk; mescitle, ibadetle Müslüman olduğunun farkına varır ve pratik yaparak bunu ispat eder, ilan eder. Müslüman olmanın gerektirdiği ahlaki sorumlulukları ilk mescitte ibadetle anlamaya başlar. Yüce yaratıcı ile irtibat kurulan bu mekânlar çocuğun zihin ve gönül dünyasında yaşantısına yön vermeye başlar. Tertemiz fıtratı ile geleceğe yönelik planlar yapar. Helal haram, günah sevap, iyi kötü muhakemesini yapmaya başlar.
Yeryüzünde inşa edilen ilk ev, Mekke'deki kutsal mabet Kâbe’dir. (Bkz.Ali İmran, 3/96) Bu durum, şunun kesin bir göstergesidir ki; mabetler hayatın merkezindedir ve bütün hayat (dini, siyasi, ekonomik, kültürel, vb) bu mabetlerde ya da bunun ekseninde şekillenecektir. Tarih boyunca tevhidi dinlerin hepsinde de böyle olmuştur.
Kur'an'da mescitler; Mescid-i Haram (Bkz.Bakara,2/144-149-150-196-217;İsra, 17/1; Fetih, 48/25-27), Mescid-i Aksa (Bkz.İsra, 17/1), Takva Mescidi (Bkz.Tevbe,9/108) ve Mescid-i Dırar (Bkz.Tevbe, 9/107) özelinde isim olarak zikredilirken, önceki ilahi dinlerin mabetleri de Mihrap, Manastır, Kilise, Havra, Mescid gibi isimlerle zikredilir. (Bkz.Hac, 22/40 ;İsra,17/7-;Kehf, 18/21)
Kur’an mescitlerin fonksiyonlarına işaretle; mescitlerin Allah'a ait oldukları ve oralarda dini yalnızca Allah'a has kılarak kulluk edilmesi gerektiğine (Bkz.Cin, 72/18;Araf, 7/29), mescitlerin imarını ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı tastamam veren, Allah'tan başkasından korkmayanların imar edebileceklerine (Bkz.Tevbe, 9/17-18), mescitlere zinetlere (madden ve manen) bürünerek gidilmesi gerektiğine (Bkz.Araf, 7/31), mescitlerde Allah'ın adının anılmasına engel olunmaması, onların harab edilmemesine; bunları yapanların zalim olduğuna (Bkz.Bakara, 2/114), mescitlerin itikaf yerleri olduğuna (Bkz.Bakara, 2/187) dikkat çekmektedir.
Hz. Peygamber (sav) de mescitlerin önemine ve gerekliliğine binaen Hicret esnasında ilk mescidi Kuba da inşa etmiş, Medine'ye intikali ile birlikte ilk iş olarak Mescid-i Nebi'yi inşa çalışmasına başlamıştır. Medine'nin kenar mahallelerinde de küçük küçük mescitler yapılmasını teşvik etmiştir. Hz. Peygamber (sav)’in yeni doğan çocukların kulaklarına ezan ve kamet okunmasını sünnet edinmesi, yedi yaşına gelen bir çocuğa namazı kılmayı öğretmeyi istemesi, cemaatle namaz kılmaya teşvik etmesi gibi hususlar camii ve caminin sembolleri olan namaz, ezan, kamet, cemaat vb. amellerin ferdin eğitimindeki önemine işaret etmektedir.
Mabetler ve mescitler insanların her kesimini, yaşamın her alanını ilgilendiren toplum için olmazsa olmazlarımızdandır. Toplumların ve bireylerin en çok ihtiyaç duyduğu mekânların başındadır. Maddi ve manevi eğitimin, terbiyenin tohumlarının ekildiği, neşv-ü nema bulduğu ilk mekânlardır.
Çocukların, gençlerin maddi ve manevi eğitimlerinde de mescitlerin özel bir yeri vardır. Hz. Peygamber (sav)’in mescidindeki “Suffa” örneği bizim için en temel referanslardandır. “Ashab-ı Kiram”ın burada yetişmesi mescit eğitiminin, adabının gerekliliği ve kalitesi açısından çok önemlidir. Geçmiş dinlerdeki mabetlere çocukların adanması, Hz. Meryem'in mihrapta büyütülmesi, eğitilmesi, insanlığa örnek Müslüman bir kadın şahsiyetinin çıkması (Bkz.Ali İmran, 3/36-60; Meryem, 19/16-34); mescit, mabet eğitiminin önemini ve zaruriyetini ortaya koymaktadır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız