Eğer Siyer, Kur’an’ın hakemliğinde ve onun mutlak manada rehberliğinde okunmaz ve öğrenilmezse her an yanlış yerlere kapılar açılabilir, ifrat ve tefrite düşülebilir, gereksiz yere zihinler farklı noktalara kayabilir. Bu tarz yanlışlara düşmemek için en başta Siyer’in aslî ve temel kaynağı olan Kur’an’ı Kerim üzerinden Efendimiz (sav)tanınmalıdır. O’nu âlemlere rahmet olarak gönderen Rabbimiz, elbette O’nu en iyi tanıyan otorite olarak, ihtiyaç duyulan tüm alanlarda, en doğru, en sade ve en kâmil şekilde peygamberini, Kur’an’ında bize anlatmıştır.
Siyer üzerinden Kur’an’ı, Kur’an üzerinden de Siyer’i okuduğumuz zaman gerek bazı ayetlerin anlaşılmasında, gerek bazı rivayetlerin kavranılmasında taşların daha iyi yerine oturduğunu görürüz. Çünkü Kur’an yirmi üç yıllık nübüvvet sürecinin öz halini takdim ederken, Siyer bu sürecin detaylarını nazarlara verir. Bu yönü ile de Siyer Kur’an’ın, Hz. Peygamber tarafından yaşanarak tefsir edilmiş hali olur.
Bir tarih kitabı olmayan ve evrensel bir niteliği olan Kur’an’ın ciddi bir oranda Siyer’in içerisinde geçen hadiselere değinmesi, Hz. Peygamber’in (sav)yaşadığı hayatın da evrensel mesajlar ihtiva ettiğinin en büyük delilidir. Ayetlerin verdiği o kısa ve öz bilgileri Siyer içerisindeki rivayetlerle detaylandırabiliyor, rivayetlerin verdiği bilgilerin büyük bir kısmının da temeli niteliğindeki bilgiyi Kur’an’da görebiliyoruz.
Çoğulu siyer olan siret kelimesi, sözlükte “tavır ve hareket, hayat tarzı, tutulan yol, gidişat, tabiat, tedbir ve idare” (el-Firûzâbâdi, el-Kâmûsü’l-Muhit, s. 528.) anlamlarına gelir. Kur’an-ı Kerim’de bir yerde Hz. Musa’nın asasının mucize eseri yılana dönüşmesi hadisesi anlatılırken kullanılır. “(Allah):Ey Musa! Şimdi onu (asanı) yere at, dedi. Bunun üzerine onu yere attı; bir de ne görsün! O, hızla sıvışan bir yılan oluvermişti. Onu tut, dedi ve korkma! Biz onu ilk haline/şekline döndüreceğiz.” (Tâhâ, 20/19-21)
Ayette geçen,“Biz onu ilk haline/şekline döndüreceğiz.” (Tâhâ, 20/19-21) cümlesinde; siret, “hal, şekil, vaziyet” anlamlarında kullanılmıştır.
Hadislerde ise yine sözlük anlamlarına uygun bir şekilde, “tedbir, tavır ve hareket tarzı” manalarında kullanılmıştır. Mesela, Hicretin 6. yılında Hz. Peygamber (sav) Devmetü’l-Cendel Serriyye’si için Abdurrahman b. Avf’ı (ra) komutan tayin ettiğinde ona şöyle buyurmuştu: “Ey Avf’ın Oğlu! Onu (sancağı) al! Hepiniz Allah yolunda gaza edin ve Allah’a inanmayanlarla savaşın, bununla beraber ganimete hıyanet etmeyin, kimsenin uzuvlarını kesmeyin, çocukları öldürmeyin. Bu Allah’ın ahdidir ve aranızda bulunan Peygamberi’nin siretidir/hareket tarzıdır.” (İbn Hişam, Es-Sîre, II, 281)
Sözlük anlamları böyle olan siyer kelimesi, ıstılahî olarak ise, “Hz. Peygamber’in (sav) doğumundan vefatına kadar hayat hikâyesini ve tercüme-i halini yani ahlakını, şemâilini, delâilini, mucizelerini, nesebini konu edinen ilmin adıdır.” (İsmail Hakkı İzmirli, Siyer-i Celile-i Nebeviyye, Mukaddimât, s. 10, 11)
Siyer’in Önemi Nedir?
Bir Müslüman için Hz. Peygamber’in (sav) hayatına ve O’nun (sav)dünyasına ait her hatıranın çok mühim bir yeri vardır. Çünkü O (sav)en güzel örnek, en kâmil misal, en doğru rehberdir. Rabbimiz onlarca ayette, Resûlullah’a ittibânın/itaatin gerekliliğine ve önemine vurgu yapmış, O’nun (sav)rehberliği olmazsa dinin gerçek manada kemale eremeyeceğini belirtmiş, Efendimiz de, “Sarıldığımız müddetçe asla dalalete sapmayacağımız” iki büyük emanetten birinin Kur’an, diğerinin ise kendi sünneti olduğunu beyan etmiştir.
Başka bir hadisinde Efendimiz (sav)miras olarak bıraktığı hayatının/sünnetinin değerini şöyle ifade etmiştir: “Allah’a yemin ederim ki, size gecesi gündüz kadar aydınlık, geniş ve takip edilecek bir yol bıraktım.” (İbnMace, “Kitabü’s-Sünne”, 5) Gecesinin bile gündüz gibi aydınlık olduğu bu bereketli hayatı her yönü ile öğrenmek, anlamak ve kavramak her Müslüman’ın en önemli gayesi olmalıdır.
Kur’an O’nu (sav), O (sav)Kur’an’ı Anlatıyor
Allah Resülü’nün (sav)bereketli hayatı olan Siyer’den, hakkı ile istifade etmek isteyen biri şu temel ilkeyi unutmamalıdır: “Siyer’i Kur’an’ın hakemliğinde ve Kur’an’ın rehberliğinde öğrenmek zorundayız.” Bu alanda en temel ilkemiz bu olmalıdır. Eğer Siyer, Kur’an’ın hakemliğinde ve onun mutlak manada rehberliğinde okunmaz ve öğrenilmezse her an yanlış yerlere kapılar açılabilir, ifrat ve tefrite düşülebilir, gereksiz yere zihinler farklı noktalara kayabilir. Bu tarz yanlışlara düşmemek için en başta Siyer’in aslî ve temel kaynağı olan Kur’an’ı Kerim üzerinden Efendimiz (sav)tanınmalıdır. O’nu âlemlere rahmet olarak gönderen Rabbimiz, elbette O’nu en iyi tanıyan otorite olarak, ihtiyaç duyulan tüm alanlarda, en doğru, en sade ve en kâmil şekilde peygamberini, Kur’an’ında bize anlatmıştır.
Kur’an’ın bu manada anlattıklarını biz şöyle tasnif edebiliriz:
- Peygamberimizin Allah (cc) Katındaki Değer ve Kıymeti
Kur’an’ın birçok ayetinde Allah ile birlikte Resulûllah’a itaatin istenmesi, (Bkz. Âl-i İmrân, 3/32; Nisa, 4/136) O’nun herkesten ama herkesten daha çok sevilmesinin emredilmesi, (Bkz.Ahzab, 33/6) varlık âlemine ilahî bir lütuf olarak gönderilmesi, (Bkz.Âl-i İmrân, 3/164) Allah’ın, O’na inanıp kendisine yardım etmeleri için diğer peygamberlerden misâk almış olması, (Bkz.Âl-i İmrân, 3/81) Allah’ın ve meleklerin kendisine salât eyledikleri ve müminlerinde O’nun her adını anışlarında salât ve selam getirmelerini istenmesi, (Bkz.Ahzab, 33/56) hayatının üzerine yemin edilmiş (le amruke/hayatının hakkı için) olması, (Bkz.Hicr, 15/72) Makâm-ı Mahmûd’un/ Övgüye layık bir makamın sahibi olması, (Bkz.İsra, 17/79) okuma, yazma bilmemesine rağmen vahye muhatap olması, (Bkz.Ankebût, 29/48) kesintisiz bir mükâfata nail olması, (Bkz.Kalem, 68/3) şanının yüceltilmesi (Bkz.İnşirah, 94/4) ve daha neler, neler…
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız