Çocukları hazırcılığa alıştırma konusunda yürümeyi öğrenirken de devam etik. Çocuklar doğru dürüst emekleme davranışını kazanmadan bu seferde düşmeden yürümesini öğrenmeleri için örümceklere bindirdik. Yürümesini örümceklerde öğrenen çocuklar, yolları düşe kalka yürümek yerine ya ana kucaklarında ya da çocuk arabalarında geçmektedirler. Yürürken de kendi başına yürümek isteyip elimizden tutmak istemeyen çocuklara da düşer diye her şeye rağmen izin vermedik. Başka bir ifadeyle düştükten sonra kalkma davranışını öğrenmemeleri için elimizden geleni fazlasıyla yaptık.
Bugün çocuklara, düştükten sonra da kalkmasını öğretmiş olsaydık çocukların ne sınavlarını ne de işlerini düşünür olurduk. Çocukları o kadar düşündük ki onların düşünmelerine bile gerek bırakmadık. Çocukları o kadar düşündük ki dün tek başına yürüyemez diye yürümelerine yardım ettiğimiz çocuklara bugünde tek başına yiyemez diye yemek yemelerine yardım ediyoruz. Okulda ödevlerine, lise ve üniversite de tercihlerine sonra iş bulmalarına ve evlenmelerine en sonunda da boşanmalarına yardım ediyoruz.
Gıdaların genetiğiyle mi oynandı yoksa yeni neslin genetiğiyle mi oynandı bilmem ama anne babaların çocuk eğitiminin genetiğiyle oynadığı bir gerçek.
Eskiden çocuklarını doğal yollarla (anne sütü, ev yapımı yoğurdu, tere yağı,…) beslemeye çalışan anne abalar, günümüzde ise çocukları hazır gıdalarla (hazır mama, hazır çorba, hazır yoğurt, çikolata, cipsi, kola…) beslenmeye çalışmaktadırlar.
Her şeyleri hazır olacak olan bu çocukların doğumları da hazır olacaktır. Doktor tarafından anne adayına ağır kaldırmayacaksın deniyor o da bunu en küçük bir iş yapmayacak diye algılıyor ve her şeyi ayağına bekliyor. Sonuçta anne adayı hareketsiz kalınca ister istemez doğumda zor olacaktır. Doğumun zorluğundan korkan anne adayı, normal doğum yerine farklı bir seçeneği düşünecektir.
Anne ile çocuk arsındaki duyusal bağları güçlendirecek normal doğum yerine, bugün birçok anne tarafından sıkıntısız olmasından dolayı sezaryen tercih edilmektedir. Oysa normal doğumun hem anne için hem de çocuk için birçok faydası olduğu doktorlar tarafından ifade edilmektedir.
Normal doğum yerine sezaryenle hiçbir emek harcanmadan dünyaya gelen çocuklar, beslenmeleri de anneyi emerek (ekmek için mücadele) değil de biberonla (hazır mama) yapılınca çocukların fiziksel gelişimlerinin yanı sıra kişilik gelişimleri açısından da bazı sıkıntıları beraberinde getirecektir.
Evet, birçok anne değişik mazeretler adı altında bebeğini emme davranışından mahrum bırakmaktadır. Anne ile çocuk arasındaki sevgi bağlarını güçlendirecek anne sütü yerine, daha çocuk doğar doğmaz biberon ve yalancı emzikle tanıştırılıyor.
Çocuğu hazırcılığa alıştırmak biberonla başlıyor. Çünkü çocuk biberonla beslenirken emek harcamıyor. Biberonla beslenmek eskilerin tabiriyle “Armut piş, ağzıma düş!” oluyor.
Anneyi emmek; başlangıçta çocuklar için çok zordur ve emek gerektirir. Oysa emmek bebeklerin birçok duygusal ihtiyaçlarını (bedensel temasa bağlı olarak sevgi bağı oluşturma) karşılamaktadır. Zekâ gelişimlerinin yanı sıra çene kaslarının gelişmesi, damak yapısının düzgün olması, diş ve gaz çıkarma gibi birçok faydası vardır. Anneyi emmenin birçok ruhsal ve sağlık faydasını bir yana bıraksak da çocuk emme davranışıyla ekmek için hayatla mücadeleyi öğrenmektedir.
Hayatı öğrenmeyi ve hayatla mücadeleyi birçok çocuk, biberon yüzünden öğrenememektedir. Hazırcılığa alıştırma sadece biberonla beslenmekle de kalmıyor. Birçok çocuk bebeklikten çıkıp kocaman olmalarına rağmen yemeğini kendisi yemiyor ya da yiyemiyor. Karnını iyice doyuramaz ya da üst başını kirletir diye eline kaşık verilmeyen bu çocuklar, dökmeden yemesini de öğrenemeyeceklerdir. Yemekleri anne babaları tarafından yedirilen bu çocuklar, kendilerine güvenmedikleri içinde kendi kararlarını veremeyeceklerdir. Bu yüzden çocuğun ekmek için hayatla mücadeleyi öğrenmesinin önüne bir kez daha geçilmiş olacaktır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız