İş kadını olmayı başaranlar, anneliği işten saymıyor, özgürlüğün tadını çıkarmak için çırpınıyorlar… Dışarının çekim gücü çok güçlü… Dışarıda huzur arayanlar modernizmin evsizliğine kurban gidiyor… Seküler salvolar, feminist rüzgarlar, açık yozlaşma, kadın-erkek ihtilafı ile birlikte rollerin karışmasına, meşruiyet zeminin kaymasına neden oluyor… Erkeksi kadınlar, kadınsı erkekler dünyasında annelik tükeniyor… Şu gerçek unutuluyor… Kadın kadındır, erkek erkektir… Birbirinin eşiti değil tamamlayıcısıdır…
İnsanlığın bildiği en eski hak, anne hakkıdır… Annelik yoksa insanlık yok olma yolunda demektir… Annesiz, nesil emniyetini nasıl temin edeceksiniz? Annelik yük değil, yüceliktir… Özgün kadının önceliği anneliktir… Özgür(!) kadının ise paradır… Anneliği reddeden kadın yarımdır… Annelikten vazgeçmek insanın yarısından vazgeçmesi demektir… Hatta insanlıktan vazgeçmektir de diyebiliriz…
“Annelik tehdit altında” diye bir cümle kursak, abartı sayılır mı bilmiyorum… Ama bildiğim bir gerçek var ki, kadının liberal limanlarda özgürlük ve eşitlik arayışı gittikçe “daha az anne” ve “daha az eş” sonucuna hızla hazırlamaktadır… Hatta zamanla annelikten ürken, çekinen, korkan, kaçınan bir ruh haline dönüşmektedir…
Batı kadını yüceltti ama anneliği aşağıladı…
Kariyeri, konumu, konforu, kâr ve kazancı için çırpınan iş kadını, anneliği erteliyor… Çalışma hayatı sürecinde fıtratı ile nasıl çatıştığını ve uzaklaştığını fark etmiyor…
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız