Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İslam Aleminden

Ahmet Varol

Suud'un İpiyle Yemen Kuyusuna İnmek

  • 06 Eylül 2019
  • 1416 Görüntülenme
  • 441. Sayı / 2019 Eylül
Yazıyı Dinle
0:00
0:00
Yazarın Diğer Yazıları
Ahmet Varol
Tüm Yazı Arşivi



Suud rejimi sadece Yemen'de değil Tunus, Mısır ve Libya'da da hâkim sistemlerin devrilmesinden rahatsız olmuş, buralarda da halkın kazanımlarının geri alınması için çeşitli oyunlara başvurmuştur. Arap Baharı olarak isimlendirilen halk hareketlerinin Suriye'de tıkanması Suudi Arabistan yönetiminin ve onunla işbirliği içindeki Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)'nin "karşı devrim" olarak nitelendirilen fitne hareketlerini organize etmesini ve yönlendirmesini kolaylaştırdı.

 

Husi örgütü bir yandan Aden hükümetine bağlı askeri birliklerin bir yandan da Körfez Koalisyonu'nun hedefi olmasına rağmen askeri gücünü ve hâkimiyeti altına aldığı alanın büyük bir bölümünü, tabii ki en başta İran'ın yaptığı yardımlarla ve verdiği destekle muhafaza etmeyi başardı. Öyle ki Husi örgütünün elinde artık balistik füzeler de vardı ve bunları Suudi Arabistan'ın içinde uzak mesafelere kadar ulaştırabiliyordu.

 

 

Yemen'de eski diktatör Ali Abdullah Salih'in saltanatına son verilmesi Arap dünyasındaki dikta rejimlerinin özellikle de Suudi Arabistan yönetiminin hoşuna gitmemişti. Halk devriminden sonra İslamî hareketin yıldızının parlaması ise Suudi Arabistan'daki işbirlikçi yönetimi daha çok rahatsız etti.

Tabii Suud rejimi sadece Yemen'de değil Tunus, Mısır ve Libya'da da hâkim sistemlerin devrilmesinden rahatsız olmuş, buralarda da halkın kazanımlarının geri alınması için çeşitli oyunlara başvurmuştur. Arap Baharı olarak isimlendirilen halk hareketlerinin Suriye'de tıkanması Suudi Arabistan yönetiminin ve onunla işbirliği içindeki Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)'nin "karşı devrim" olarak nitelendirilen fitne hareketlerini organize etmesini ve yönlendirmesini kolaylaştırdı. Tunus'ta bazı karışıklıklar çıkardı ama burada amaçladıkları bir "karşı devrim" gerçekleştirme planlarında başarılı olamadılar. Mısır'da Baltacı fitnesini organize etti ve bunu bahane ederek Abdülfettah Sisi'nin darbe gerçekleştirmesinin önünü açtılar. Libya'da emekli subay Halife Hafter'in bir fitne hareketi başlatmasına destek verdiler.

Yemen'de ise "şerre karşı şer" sloganıyla hazırdaki Husi örgütünü kullanmaya karar verdiler. Aslında Husi örgütü İran'la işbirliği içinde olduğu için Suud rejimi onu çok tasvip etmiyor ve onu da bir "şer" olarak görüyordu. Zaten bu yüzden Yemen'de izlediği siyaseti "şerre karşı şer" olarak nitelendirmişti. Bir de Yemen'deki siyasetinde eski diktatör Ali Abdullah Salih'in yönlendirmesinin etkisi olmuştu. Çünkü Ali Abdullah Salih kendisine karşı gerçekleştirilen halk devriminin sahadan çıkarılması ve yeniden saltanatın ele geçirilmesi için daha önce kendisiyle savaş halinde olduğu Husi örgütüyle işbirliğinin işe yarayacağını düşünüyordu. Suudi Arabistan ise kendisi doğrudan veya açıktan Husi örgütüyle bir irtibat kurmadıysa da en azından eski rejim kalıntılarının Husi fitnesine arka çıkmalarına ve onunla işbirliği yapmalarına göz yumdu.

Suudi Arabistan, eski diktatör Ali Abdullah Salih'in Husi örgütüyle işbirliği içine girmesine itiraz etmezken bir yandan da halk devrimi sonrasında bir "uzlaşma formülü adamı" olarak cumhurbaşkanlığına seçilen Abdurabbih Mansur El-Hadi ile köprüleri kurdu. Bu adam normalde halk devrimi sonrasında aralarında ittifak sağlayan siyasi hareketlerin, geçiş dönemi için üzerinde uzlaştıkları isim olmasına rağmen arka planda Suudi Arabistan'la bağlantı kurarak onun Yemen'le ilgili planlarının önünü açan bir gizli siyaset takip etti. Bu gizli siyasetin sonucu ise Sana'nın kapılarına dayanan Husi militanlarına, kolluk güçlerinin ciddi bir şekilde tavır koymamaları ve böylece Sana'nın eski diktatör Ali Abdullah Salih'le işbirliği içindeki Husi örgütünün kontrolüne geçmesi oldu.

Devletin silahlı güçlerini ve emniyet güçlerini pasifize etmek suretiyle Husilerin önünü açan, bir yandan da Suudi Arabistan ile işbirliğini sürdüren Abdurabbih Mansur El-Hadi, Husi militanların kendisiyle anlaşma yapmalarını umuyordu. Ama Husiler kendi bileklerini güçlü gördüklerinden iktidarı El-Hadi ile paylaşacakları bir anlaşmaya yanaşmak yerine onu devre dışı bırakmak için etki gücünü tamamen yok etmeye çalıştılar.

Bölgedeki dikta rejimleri de Mısır'daki oyunlarının Yemen'de tutmadığını, burada sopa olarak kullandıkları Husi örgütünün kendi adamlarını da dövdüğünü görünce hesaplar değişti. Suudi Arabistan'la işbirliği içindeki Abdurabbih Mansur El-Hadi, Sana'yı terk edip gizlice Aden'e geçerek orada yeni bir hükümet oluşturdu. Aden'i de ülkenin geçici başkenti ilan etti. Suudi Arabistan ve onunla işbirliği içindeki Körfez ülkeleri de bunu Yemen'in meşru hükümeti olarak tanıdılar. Uluslararası platformda da meşru hükümet olarak tanınmasını sağladılar. Sana'daki Husi hakimiyetine son vermek için de Körfez Koalisyonu adını verdikleri bir askeri ittifak oluşturarak doğrudan müdahalede bulunmaya başladılar.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

441. Sayı Eylül 2019