Sayı : 504   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İktibas

Yusuf Kaplan

İnsansız Şehir, Şehirsiz İnsan

  • 07 Kasım 2019
  • 1496 Görüntülenme
  • 443. Sayı / 2019 Kasım



Modern kent, kalabalık yığınlardan oluşan modern insanın sürgün yeri aslında: İnsanın insan olabilmesi, kalabalıkların ortasındaki sürgün yerinde yitirdiği insanî özelliklerini hatırlayabilmesi için, kentten, kent sürgününden kurtulabilmesi şart.

 

Tıpkı inanmış insan gibi, Müslüman şehir de mütevazidir; âdildir; ilmin şehridir; güvenilirdir: O yüzden Müslümanların yurdu, darus’s-selâm olarak adlandırılır. İşte bu nedenledir ki, bugüne kadar farklı dinlere, kültürlere ve inançlara mensup toplulukların bir arada, sulh ve bütünleşme ortamı içinde yaşayabildikleri şehirleri Müslümanlar inşa etmiştir yalnızca.

 

 

Önümüzdeki 10 yılda gelecek 100 yılın tohumlarını ekemezsek, yok oluruz, demiştim.

Başta eğitim olmak üzere, fikir, sanat, kültür, medya ve gençlik’te medeniyet dinamiklerimiz ekseninde devrim yapamazsak, yaptığımız maddî atılımların hepsi boşa gider; geleceğe emin adımlarla yürümeyi geçtim, varlığımızı sürdürebilmemiz de tehlikeye girer...

Bu arada umudunu bize bağlayan mazlum ümmetin umutları da suya düşer.

10 yılda acilen yapmamız gereken hayatî işlerden biri şehir meselesine eğilmek…

Unutmayalım: Medeniyetler, şehirlerde yeşerir.

İlkemiz şu olmalı burada: Din, Mekke’de hayat bulur; Medine’de hayat olur; medeniyet sürecinde de hayat sunar bütün insanlığa ve varlığa...

Bir yandan, biz, kendimiz, kendi ellerimizle, ruhsuz ve acımasız bir şekilde, şehirlerimizi yok ediyoruz, öldürüyoruz…

Öte yandan, medeniyetimizin kurucu ve koruyucu şehirleri Bağdat, Şam, Musul, Halep, Kerkük, Kâbil birer birer harabeye çevriliyor gözümüzün içine baka baka!

Kimseden çıt çıkmıyor!

Bir Londra’nın, Paris’in, Viyana’nın, Roma’nın, dünyanın gözünün içine baka baka yok edildiğini düşünebiliyor musunuz?

Artık hem şehirlerimizi özene bezene korumak hem de yeniden güvenilir, âdil, tertemiz yeni Müslüman şehirler inşa etmek için kollarımızı sıvamak zorunda olduğumuzu iliklerimize kadar hissettiğimiz bir süreçte, önce seküler kent fikri, sonra da Müslüman şehir / medine tasavvuru konusunda dişe dokunur bir iki cümle kurmanın yararlı olacağını düşündüm.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

443. Sayı Kasım 2019