Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Başyazı

Abdullah Büyük

Kalp ve İman Arasındaki İrtibat

  • 09 Eylül 2021
  • 1116 Görüntülenme
  • 465. Sayı / 2021 Eylül



Bugün kahkahalar atarak, içlerinde en ufak bir sıkıntı duymadan günah işleyenler de işte yalnızca dilleriyle iman edip, bu imanlarının kalplerinde karar kılmadığı kimselerdir. Zira hakiki müminler günah işleyemezler; hata edip günaha düşseler dahi kalplerinde duydukları o büyük rahatsızlık ve hemen tövbe etme isteği aynı mekânda karar kılmış imanlarının en büyük alametidir.

 

Eğer bir bedende harama kayan göz, kulak; harama giden el ve ayak varsa o bedenin asıl sıkıntısı kalpte yaşanmaktadır, kalpte yani kalpteki imanda. Kalpteki bu sıkıntıyı gidermez, orada karar kılan imanı hakiki mertebeye çıkarmazsanız elin ve ayağın isyanını önlemeniz muhaldir. Çünkü uzuvların isyanını önleyecek tek güç kalptir, kalpteki imandır. Özetle; bu dünyada takvalı bir yaşam sürmenizi de, cennete veya cehenneme gitmenizi de sağlayacak olan sinenizde taşıdığınız kalbinizdir.

 

“Bedeviler, inandık dediler; de ki: İnanmadınız fakat boyun eğdik deyin iman henüz gönüllerinize girmedi sizin….” (Hucurat, 49/14)

Ayet-i kerime, Efendimiz (sav)’in huzuruna çıkıp, belki O’nun hâkimiyetine karşı koyamadıkları, belki elde ettiği ganimetlerden pay alma isteğiyle iman ettiğini söyleyen bir grup bedevinin söylediklerinin, kalpleriyle uyuşmadığının Hz. Peygamber (sav)’e haber edilmesidir. Yani bu insanların İslam/teslim olduklarını söylemelerini isteyerek iman etme ile teslim olma arasındaki fark gözler önüne serilmektedir. Zira bu Araplar artık İslam’ın hâkimiyetini, Efendimiz (sav)’in riyasetini kabul etmişlerdi. Fakat kalpleriyle Allah’ın birliğini ve Hz. Muhammed (sav)’in peygamberliğini tam olarak tasdik etmedikleri için teslim olmuş, Müslüman olmuşlardı ama iman etmiş sayılmazlardı. Zira iman kalbin tatmin olmasıdır ve faili de kalptir. Kelime-i tevhit iç âlemine nüfuz etmeden, kalp tarafından itminan ile tasdik edilmeden yalnız dil ile söyleniyorsa, bu teslim olmaktan ibaret bir ameliyedir. Bu hakikati dile getiren bir başka ayet-i kerimede:

“Ey Rasûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla "inandık" diyen kimselerden ve Yahudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üzmesin.” (Maide, 5/41) buyrulmaktadır.

Yirminci asrın karışık dünyasında yaşan Müslümanları anlatan Muhammed İkbal: “Bu dönemin Müslümanlarının kalbi mümin olmasına rağmen kafası kâfir gibidir.” der. Yani iman ettiğini söylediği İslam dininin gereklerini dahi kendi menfaatleriyle örtüştüğü ölçüde kabul edip uygularlar. Fakat çıkarlarına ters düşen emirleri, tıpkı kâfirlerin yaptığı gibi dil ile söylemese dahi inkâr etmekten, değiştirmekten kaçınmazlar. Eğer onlar tam anlamıyla iman etseler, kalpleri gerektiği gibi mümin olabilse, dillerinin söylediği kelime-i şahadeti kalpleri de tasdik etse durum aynı olmazdı. Bu yüzden ayet-i kerime hassaten dillerin söylediğini kalplerin söylemediğine, böylece imanın tahakkuk etmediğine dikkat çekmektedir. Yine hadis-i şeriflerde de aynı konuya verilen ehemmiyeti ve çarpıcı ifadelerle ikazları görmek mümkün:

“Ahir zamanda yaşça küçük, akılca kıt birtakım gençler çıkacak. Yaratılmışın en hayırlısının sözünü söylerler, Kur'an'ı okurlar. İmanları gırtlaklarından öteye geçmez. Okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkarlar…” (Buhari, “Fezailu'l-Kur'an”, 36, “Menakıb”, 25, “İstitâbe”, 6; Müslim, “Zekat”, 154, (1066); Ebu Davud, Sünnet 31, (4767); Nesai, “Tahrim”, 26, (7, 119)

Dostuna Dikkat Et!

Sevdiğiniz, saydığınız, fikrini paylaştığınız, yolundan gittiğiniz, görüşlerini benimsediğiniz insanlar camide cemaatte omuzlarınıza temas etmezse, cenazelerinizde saf tutmazsa, kendileri veya eşleri tesettürü hayatlarında sizler gibi yaşamazsa ve siz tüm bunlara rağmen onlarla beraber olmaya devam ederseniz şu ayet-i kerimeye kulak veriniz:

“Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Rasulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.” (Maide, 5/55)

İşte kalbi de dili gibi mümin olan bir insanın arkadaşları, sevdikleri, gönül birliği yapacağı ve yolundan gideceği adresler bunlardır. Ayet-i kerime yalnızca iman edenler demekle iktifa etmeyip salih amelleri de saymakla, kalbinin temiz olduğunu iddia edip namazdan uzak duranları, İslam davasına balta vuranları, hem namaz kılmayıp hem de namaz kılanların fikirlerini istismar edenleri bu grubun dışına çıkarmış; bir müminin günümüzde sayısızca türeyen bu güruhla dost olamayacağını ilan etmiştir. Hal böyleyken alnı secdeye değen Müslümanların İslam nizamına düşmanlığını çekinmeden her alanda haykıran, dini bir rejimi asla kabul etmeyeceğini söyleyenlere şakşakçılık yapması ise izah edilemez bir durumdur.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

465. Sayı Eylül 2021