Kendisi mükemmel olmayan insan, nedense mükemmeliyetçi anlayışlardan kurtulamıyor… Mükemmeliyetçi kişi, hem en yüksek hedeflere ulaşması, hem de asla hata yapmaması gerektiğine inanır. İlk bakışta olumlu bir özellik gibi görünse de aslında erişilmesi mümkün olmayan bir netice ve seviyeye umutsuzca ulaşma çabası içerisindedir… Böyleleri kendilerine de başkalarına da zarar verdiklerinin farkında değillerdir.
Unutmayalım ki, biz elimizden geleni yapmakla mükellefiz, mükemmel olmakla değil… Çünkü biz mükemmel değiliz, olamayız da… Masum olmadığımıza ve melek olamayacağımıza göre durum budur… Bize düşen gerçekçi olmaktır ve gayreti elden bırakmamaktır… Hata yapma hakkımız vardır, yeter ki hatada ısrarcı, hatayı savunucu olmayalım… Tövbe ve ıslaha açık olalım…
“Kul kusursuz olmaz” deyişi insan gerçeğini
çok güzel tanımlayan bir ifadedir. Kusursuzluk Allah’a mahsustur. Her türlü kusur, noksanlık ve ayıptan münezzeh olan sadece Allah (cc)’tır. Allah’ın gönderdiği ismet sıfatı ile mevsuf peygamberlerden bile zaman zaman zelleler tezahür etmiştir. Kur’an-ı Kerim, peygamberlerin örnekliğine çağrı yaparken bunu bilmemizi istemiştir…
Hz. Âdem (as)’ın cennette yasak ağacın meyvesinden yemesi…
Hz. Yunus (as)’ın mücadele alanı olan Ninova’yı izinsiz terk etmesi…
Hz. Musa (as)’ın ölümlü bir vukuata bulaşmış olması…
Hz. Muhammed (sav)’in kendisini dinlemeye gelen âmâ sahabi İbni Ümmü Mektum’dan yüz çevirmesi…
Diğer peygamberlerden de gördüğümüz, daha doğrusu Kur’an-ı Kerim’in dikkatimizi çektiği bu hataların zikredilmesinden maksat nedir?
Kulluk gerçeğimize, sınav serüvenimize daha gerçekçi bakabilmek için, en güzel örnekler üzerinden bizlere hayat dersleri veriliyor… Anlıyoruz ki, korunmuş nebilerde bile bu kusurlar olabiliyorsa, kusursuz kulluk varsayımlarının pratikte karşılığı yoktur…
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız