Müminler Rablerine kulluk ederler ve sonunda bu kulluklarının karşılığını da bulacaklardır. Kâfirler ise dünyada sadece yerler, içerler. Hem de hayvanlar gibi yerler, içerler. Sadece yemek içmek, hayvanların özelliğidir. Yemek için yemek, içmek için içmek. Kulluk için, ihtiyaç için değil önüne gelen hiçbir şeyi reddetmeden yemek içmek, hayvan karakteridir. Hâlbuki mümin asla böyle değildir. O önüne gelen her şeyi yemeden yana olmaz. Onun yemesinde ve içmesinde bir sınır, bir durak noktası vardır.
“Doğrusu Allah, inanıp yararlı işler işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar.
Durakları ateş olduğu halde kâfirler, zevklenirler ve hayvanlar gibi yerler.” (Muhammed, 47/12)
Allah, inanan ve inancını yaşamaya çalışan, inanan ve inancını salih amel olarak hayatında görüntüleme kavgası veren müminleri altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. Kâfirler ise dünyada hayvanlar gibi zevklenirler, hayvanlar gibi yer, içerler ve en sonunda da durakları, barınakları olan cehenneme dönerler. Son durakları ateştir. Sonuçları, ahiretleri bakımından müminlerle kâfirler arasında bir değerlendirme görüyoruz. Akıbetleri yönünden müminlerle kâfirler birbirlerinden farklı-dırlar. Dünyada, dünya nimetlerinden istifade açısından her iki taraf da birbirine benzerken, yaşadıkları bu hayatın sonunda karşılaşacakları akıbetler açısından farklıdırlar. Müminler, altlarından ırmaklar akan cennetlere uçarken, kâfirler de cehenneme akacak, cehenneme dolacaklardır.
Velâyetlerini Allah’a verip hayatlarını onun belirlediği yasalar çerçevesinde yaşayanlar, velilerinin kendilerine hazırladığı konuklara yerleştirilirken, velâyetlerini Allah’a vermeyerek kendi ellerinde tutanlar, kendi hayatlarını kendileri düzenlemeye kalkışanlar ya da velâyetlerini Allah’tan başkalarına verip onların kendileri adına belirledikleri yasalara tâbi olanlar da sonunda velilerinin gittiği yere gitmek zorunda kalacaklardır. Çünkü o velilerin hiçbirisinin o kullarına sunabilecekleri cennetleri yoktur.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız