Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Editörden

Ribat Dergisi Editör

Değerli Okuyucularımız

  • 05 Temmuz 2022
  • 500 Görüntülenme
  • 475. Sayı / 2022 Temmuz

Modern dünyanın müminleri olarak her geçen gün bizi biz yapan değerlerimizi farkına varmadan kaybediyoruz. İçerisinde yaşamış olduğumuz zaman dilimi ve toplumsal hayat kişiliğimizi ve kimliğimizi erozyona uğratmaya devam ediyor. Adeta mekanik, ruhu olmayan bir hayat yaşıyoruz. Meşgalelerimizin çokluğundan, zamanımızın yetersizliğinden şikâyetimiz her geçen gün artıyor. O kadar çok meşgulüz ki kendimize bakmaya bir türlü fırsat bulamıyoruz. Kendimize bakamadığımız için de neleri kaybettiğimizi fark edemiyoruz. Maddede (ekonomide) kazanalım derken hayatın mana ve maksadını kaybediyoruz. Anlamını, maksadını kaybeden bir hayatın yaşayanına vereceği bir mutluluk da kalmıyor. Bu çıkmazdan kurtulmak için savunma mekanizmalarımızı devreye koymadan kendimizi murakabeye tabi tutmalıyız. Şahsımıza yönelik dostlarımızın da eleştirilerini dikkatli bir şekilde dinlemeliyiz. Hem murakabemizde hem de başkalarına yönelik eleştirilerimizde öncelikli olarak eleştiri ahlakımızı gözden geçirmeliyiz. Şimdi hep birlikte Rabbimizin kelamından sadece üç ayetin meali ile eleştiri ahlakımız üzerinde düşünelim:

Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat, 49//6)

Hz. Aişe ile ilgili olarak: “Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Hâlbuki bu, Allah katında çok büyük bir suçtur. Onu duyduğunuzda: Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Hâşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır, demeli değil miydiniz?(Nur, 24//15-16)

Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; hâlbuki onu, Rasül’e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin iç yüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi…” (Nisa, 4/83)

Unutmayalım ki, ölçüsüz ve hedef gözetilmeksizin, insan onuru dikkate alınmadan, haksız yere yapılan eleştiriler, yazılan makaleler, yapılan sosyal medya paylaşımları olumlu değişimlere zemin oluşturamayacağı gibi, bireyler arasında mesafe ve buğzun ortaya çıkmasına da sebep olabilir. Sosyal hayatımızdaki ve sanal âlemdeki eleştiri üslubumuz incitici ve yaralayıcı bir niteliğe sahip. Ümmetin ortak değerleri olan, toplumumuzun önündeki kanaat önderlerimizi, hocalarımızı, vakıf ve dernek yöneticilerimizi eleştirirken çok acımasız bir tavır takınabiliyoruz. Duyduğumuz söylentileri yukarıdaki ayetlerin bize yüklediği sorumluluğun gereği olarak doğruluğunu araştırmadan yayma yoluna gidiyoruz. Kendimizi eleştirdiğimiz insanların yerine koyarak, empati ahlakıyla hareket edemiyoruz. Sözlerimiz ve tavırlarımız haddini o kadar aşıyor ki eleştiri mi yapıyoruz yoksa muhataplarımızı taşa mı tutuyoruz belli değil. Kısacası usul ve üslup problemimiz eleştiri ahlakımızda da kendini gösteriyor. Hayatın birçok alanında olduğu gibi eleştiri ahlakımızda da Nebevi Ölçüleri kaybetmişiz. Yeryüzünün en nezaketli ve kibar insanı olan Efendimizin nezaket ve ince ruhluluğunu birbirimizden esirgiyoruz. Eleştiri usul ve üslubumuzda nebevi ölçüleri dikkate almak, sözümüze güç katacak, bireysel ve toplumsal tekâmülümüze olumlu katkılar sağlayarak mutluluğumuza vesile olacaktır.

Kardeşlik hukuku, içinde bulunmuş olduğumuz zor günlerde huzur ve barışımız için Rabbimizin bize öğrettiği ve yaşanmış bir çözüm yoludur. Hepimizin malumu olduğu üzere Kur’an, özelde müminleri “din kardeşliği” paydasında birleştirirken genelde ise insanlığı “insan kardeşliği” paydasında birleştirmiştir. Bu durum, kardeşliğin tercih değil, takdir olduğunu göstermektedir. Tercihte olan, takdir edilmiş kardeşliği kabul edip buna göre yaşamak ya da takdir edilen kardeşliği inkâra kalkışmaktır. Efendimiz kardeşlik ilkesini tebliğinin temeline koymuş ve insanlığı buna davet etmiştir. Çünkü ilahi dinlerin temel amacı insanlığa dünya ve ahiret mutluluğunu kazandırmaktır. Hicretin ardından Efendimizin kurmuş olduğu Medine site devletinin anayasasının temelinde de kardeşlik hukuku vardır. İnsanlık tarihinde “Asr-ı Saadet” olarak anılan bu döneme “mutluluk çağı” olma özelliğini kardeşlik hukuku kazandırmıştır.

Yaşamış olduğumuz dönemde maalesef Müslümanlar, kardeşlik hukukunu ve insanlık onurunu hem sosyal hem de sanal hayatlarında ayaklar altına alıyorlar. Batı medeniyetinin insanı tarif etmek için kullanmış olduğu: “İnsan, insanın kurdudur” sözünü sanki “Müslüman, Müslüman’ın kurdudur” şeklinde uygulamaya aldık. Acı bir gerçek olarak birbirimizin onurunu ve hukukunu ayaklar altına alma yarışına girdik. Bu acı gerçekten dolayı bu sayımızda siz değerli okurlarımızın huzuruna “İslam ve İnsan Onuru” dosyasıyla çıkıyoruz.

Makaleleri ile elinizde ve gönlünüzde olmamıza vesile olan değerli yazarlarımıza en kalbi teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Siz vefalı ve fedakâr okurlarımızı, birbirimizin onur ve şahsiyetini korumamıza, aramızda kardeşlik hukukumuzu uygulamamıza vesile olması duasıyla dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.

Kurban ibadetimizin, Rabbimize yakınlaşmamıza vesile olması duasıyla Kurban Bayramınızı en kalbi duygularımızla tebrik ediyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

475. Sayı Temmuz 2022