Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Satırdan Sadra

Adil Akkoyunlu

Kendi Onurunu ve Başkalarının Onurunu Korumak İnsan Olmanın Gereğidir

  • 05 Temmuz 2022
  • 517 Görüntülenme
  • 475. Sayı / 2022 Temmuz



Allah’ın onurlu yarattığı insanı, kimsenin onursuzlaştırma hakkı yoktur. Onurunu yitiren, insanlığını da yitirir. Onuru olmayanın, iradesi de olmaz. Dini, devleti, vatanı, milleti, şahsiyeti, şerefi de olmaz. Bu nedenle her Peygamberin yaptığı ilk iş: Kendisine inanan insanlara kişilik/şahsiyet, özgüven ve kimlik kazandırarak, onurlu bir hayat sürmelerini sağlamak olmuştur.

 

Rabbimiz, Yusuf Peygamber’in kıssasında onuru koruma dersi de veriyor bize. Hz Yusuf, üç önemli kişinin / kişilerin onurunu korudu: Kendisin, kardeşlerinin ve Züleyha’nın.

Kral, rüyasını yorumlayan Yusuf’un, yanına getirilmesini emretti. Gidip Yusuf’a haber verdiler. Fakat Yusuf, zindandan çıkmayı cana minnet sayıp hemen koşup gitmedi. Onurunu korumak adına; suçsuz, namuslu, iffetli olduğunu onlara onaylatmak istedi. Onun için aklanmak, hapisten çıkmaktan daha önemliydi. Dışarı çıkıp da, anlına sürülen kara bir leke ile insanlar arasında dolaşamazdı. Alnına kara leke çalanların, yine kendi elleriyle o lekeyi silmelerini istedi.

Ancak burada ince bir nokta var: Yusuf kendi onurunu korurken Züleyha’nın onurunu da ayakaltı etmedi. Bunu yine güzel bir üslup kullanarak nezaketle yaptı. Onun aleyhinde imada dahi bulunmadı. Öyle bir kadının bile onurunu korudu:

“Kral: Onu bana getirin, dedi. Elçiler, kendisine geldiğinde (Yusuf:) Efendinize gidin ve ondan (önce) ellerini kesen kadınlar hakkındaki gerçeği (ortaya çıkarmasını) isteyin. Rabbim, onların hile ve tuzaklarını bütün gerçeğiyle bilmektedir, dedi.” (Yusuf, 12/50)

Kral, kadınları topladı, olayın gerçek yüzünü sordu. Kadınlar, Yusuf’un suçsuz, iffetli, dürüst bir insan olduğunu, ondan hiçbir kötülük görmediklerini itiraf ettiler. (Bkz. Yusuf, 12/51)

Yusuf, kardeşlerinin de onurunu korudu. Bünyamin’i yanında alıkoymak isterken yine aynı nezaketi gösterdi: “Biz, malımızı kimin yükünde bulduysak ancak onu alı koruz, dedi.” (Yusuf, 12/79 ) “Hırsızlık yapanı alı koruz.” demedi. Yani “hırsız” kelimesini kullanıp kardeşinin onurunu kırmadı.

Kendisini kuyuya atıp ölüme terk eden kardeşlerine karşı bile intikam alıcı, suçlayıcı, onur kırıcı bir söz söylemedi. Sadece affetmekle de kalmadı. Hatta savundu onları. Yine aynı nezaketle şeytanın buna sebep olduğunu söyledi: “Şeytan, benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra O (Allah), bizi tekrar birbirimize kavuşturdu, dedi.” (Yusuf, 12/100)

Müslüman bu işte! Sözlerinde ve davranışlarında nezaketi hiçbir zaman elden bırakmayan, kuracağı cümlelerde bile kelimeleri özenle seçen insandır.

Kuşkusuz, Yusuf; yüzü ve fiziğiyle de güzeldi. Ama onun asıl güzelliği; imanındaydı, düşüncesindeydi, huyunda ve ahlakındaydı. Yüz güzelliği zamanla geçer, huyu, ahlakı güzel olan her yaşta güzeldir.

Evet, Yusuf kıssasından alacağımız çok önemli bir ders de budur:

  1. Kendi onurumuzu koruyacağız. Ancak bu güzel özelliğimizi, asla gurur, kibir, övünme, başkalarını küçük görme sınırına yaklaştırmayacağız. Kendini beğenmişlik de, aşırı mütevazılık gösterip kendini aşağılamak da aynı derecede yanlıştır. (Bkz. Hucurat, 49/11) Kişiliğini koruyarak sade, doğal, mütevazı, vasat bir hayat yaşar Müslüman.
  2. Kardeşlerimizin (Müslümanların) onurunu koruyacağız. Kardeşlerimiz iki kısma ayrılır: Birincisi: Bünyamin gibi iyi olanlar. (Ki; bunlar daima az bulunur.) İkincisi: Bize haksızlık yapanlar. (Bunlar çoğunluktadır.) Bize karşı yapılmış haksızlıkları mümkünse affedelim. Ceza çekeceklerse bile yine de onur kırıcı davranışlardan korunmak gerekir.

“Himar lakaplı bir sahabe vardı. İçkiden bir türlü vazgeçemiyordu. Suç işlediği için cezalandırılırken orada bulunan bir sahabe: “Allah'ım, şu adama lânet et!, dedi. Resulullah (sav): Ona lânet etmeyin. Allah'a yeminle söylüyorum, bu adam hakkında bildiğim bir şey varsa o da Allah ve Rasül’ünü (samimiyetle) sevmiş olmasıdır.” (Buhari, “Hudud”, 5) buyurdu. Ebu Davud’da, Ebu Hureyre'den kaydedilen bir rivayette: “Böyle söylemeyin, fakat şöyle deyin: Ey Allah'ım, ona rahmet et, onun kusurlarını affet.” buyurdu.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

475. Sayı Temmuz 2022