Günümüzde buhran içerisinde kıvranan insanlık ve özellikle gençlik mabedin ve mescidin hayat veren havasına muhtaçtır, gölgesine her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Gençliğin maddi ve manevi birçok ihtiyacını karşılayarak ona gıda olacak, hastalıklarına şifa olacak, dertlerine deva olacak, ruhunu huzura erdirecek ortam camilerde ve mescitlerde bulunmaktadır. Bu onların manevi olarak ruhi anlamda, gönül dünyalarının da imarı olacaktır.
İnsanlık tarihinde medeniyetlerin doğup geliştiği yerler ilahi dinlerin ortaya çıktığı yerler ile bunların merkezindeki mabetler ve çevreleri olmuştur. Mabetler bir taraftan insanı maddi ve manevi anlamda yetiştirirken aynı zamanda kültür ve medeniyeti de inşa etmişlerdir. Her dönemde mabetler kendi inanç sistemine göre bu faaliyetlerini yerine getirmeye çalışmıştır.
İslam medeniyeti; Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ ve Mescid-i Nebî endeksli gelişip şekillenmiştir. Cami ve mescitler İslam’ın şeâirlerindendir. Temel hedefi Müslüman bir toplum oluşturmak olan bu mabetlerin şubeleri konumunda olan mescitler de Dünya’nın dört bir tarafında aynı hedef ve gaye için inşa edilmiştir. Mabet ve mescitlerin birçok işlevi bulunmakla beraber Müslümanların özelde de gençliğin eğitimlerindeki en önemli fonksiyonları şu şekilde izah edilebilir:
Mescitlerin en önemli misyonunu içerisinde yalnızca Allah'a kulluk edilmesi oluşturmaktadır. Bu, mabetlerin ve mescitlerin ana hedefidir. Bütün dinlerde temel ibadetler ya da ibadetlerin bir kısmı mabetlerde yapılmaktadır. İslam düşüncesinde de mescitlerin oluşturulmasındaki temel maksat budur. Bundan dolayı da mescitler Allah’a hasredilerek zikredilmektedir. Allah’a ait olmaları hasebiyle kutsal mekânlar olarak anılmaktadır. İnsanları bundan alıkoymak, orada Allah’ı anmaktan menetmek zulümlerin en büyüğüdür.
Müslümanların kulluk görevlerini toplu olarak icra ettiği mekânların başında mescitler ve orada cemaatle kılınan namaz gelmektedir. “Aile fertlerine namazı emret, kendin de bunda kararlı ol. Senden rızık istemiyoruz; asıl biz seni rızıklandırıyoruz. Mutlu gelecek, günahlardan sakınanların olacaktır.” (Taha, 20/132), “Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.” (Lokman, 31/17), “Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” (İbrahim, 14/40), “Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye kapanın, rabbinize ibadet edin, dünya ve ahiret için faydalı işler yapın ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac, 22/77) ayetleri çocukları ve gençleri kulluğa, namaza dolayısıyla namazın mekânı mescitlerle buluşturmaya yönlendirmektedir.
İçlerinde Allah’a kulluk yapılan mescitler manevi anlamda arınma, ruhi anlamda dinlenme ve kalplerin mutmain olma yerleridir. Müslüman kişi, mescitte yüce yaratıcı ile özel bir iletişim kurarken manevi anlamda şirkten, küfürden, nifaktan ve günahlardan arınmayı gerçekleştirir. İbadet ve dua ile takvaya erişir, kalbi huzurla dolar ve psikolojik olarak rahatlama sağlar. Bu yönüyle mescitler manevi terapi merkezleridir. Günümüzde buhran içerisinde kıvranan insanlık ve özellikle gençlik mabedin ve mescidin hayat veren havasına muhtaçtır, gölgesine her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Gençliğin maddi ve manevi birçok ihtiyacını karşılayarak ona gıda olacak, hastalıklarına şifa olacak, dertlerine deva olacak, ruhunu huzura erdirecek ortam camilerde ve mescitlerde bulunmaktadır. Bu onların manevi olarak ruhi anlamda, gönül dünyalarının da imarı olacaktır. Arşın gölgesi altında gölgelenecek yedi sınıftan bir kaçı böyle gençlerden olacaktır. Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız