Aslında, mahremiyet ve mahremiyet eğitimi oldukça geniş bir konudur. Burada bu konuya genel bir bakış açısı sunmakla yetinilecektir. Mahremiyet kişinin/kişilerin kendilerine ait özel alanları/konuları (konuşma, bakma, dokunma) içerir. Kişilere ait bu özel alanların kullanımı belli bir bilinç düzeyini gerektirir. Bu bilince ulaşmak sanıldığı kadar kolay değildir. Hele de çocuklarda.
Anne-babaların ev içerisinde gerek ortak kullanım alanlarının (salon, oturma odası vb.) gerekse özel alanların (yatak odası, çocuk odası vb.) bazı kurallarının olduğu bilinciyle hareket etmeleri, çocuklarına da bu bilinci kazandırmaya çalışmaları son derece önemlidir. Sözgelimi, bu tür özel odalara girerken kapıya vurmak, sesli olarak izin istemek, ev içinde de kılık, kıyafete dikkat etmek bu bilincin oluşmasında önemli bir yere sahiptir.
"Çocuklarınız işaret ettiğiniz yere değil, ayak izlerinize bakar"
Evinizde sizi sürekli izleyen kameralar olduğunun farkında mısınız? Mesela elinizdeki televizyon kumandası çalışmayınca onu sallayıp, elinize, dizinize vurmuşsanız. Daha iki-üç yaşlarındaki çocuğunuzun da benzer şeyleri yaptığını görürüsünüz. Burada çocuklarımız şöyle bir mantık yürütür: "Babam yaptıysa doğru bir davranıştır. Öyleyse ben de böyle yapabilirim/yapmalıyım." Aslında burada küçük bir eğitim ilkesi saklı. "Çocuk çevresinde neyi görürse onu yapar/yaşar". Hele bunları onun en sevdikleri, annesi, babası, kardeşleri, hayal kahramanları yapıyor ise. Burada anlatılan genel durum çocukların tüm öğrenmeleri için geçerlidir. Dolayısıyla onların mahremiyet eğitimleri için de durum bundan farklı değildir.
Aslında, mahremiyet ve mahremiyet eğitimi oldukça geniş bir konudur. Burada bu konuya genel bir bakış açısı sunmakla yetinilecektir. Mahremiyet kişinin/kişilerin kendilerine ait özel alanları/konuları (konuşma, bakma, dokunma) içerir. Kişilere ait bu özel alanların kullanımı belli bir bilinç düzeyini gerektirir. Bu bilince ulaşmak sanıldığı kadar kolay değildir. Hele de çocuklarda.
Anne-babalar evlatlarının bu bilince sahip olmalarını; helali, haramı tanıyan, namusunu, iffetini koruyan, edepli bireyler olmalarını isterler. Ne var ki, bu konudaki uygulamalar çok defa geleneksel anlayıştan öteye gitmez. Nitekim kimi anne-baba "nasıl olsa zamanla öğrenir" diyerek bu işi zamana havale ederken, kimileri bu konularla ilgili olarak onlara uzun uzun nasihat etmeyi tercih ederler. Hatta bazıları, "Bak kızım/oğlum benim sözümü dinlemezsen, başına kötü şeyler gelir." vs. türünden sözlerle onları istenmeyen davranışlardan sakındırmaya çalışırlar
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız