Ä°slâm'ın müslim kiÅŸiden istediÄŸi ilk ve son ÅŸey, her ne suretle, hangi hâl ve ÅŸart altında olursa olsun Allah'ın iradesine teslim olmasıdır. Bu teslimiyetin tahakkuk edebilmesi için, mümin olan kiÅŸinin hakikate ÅŸeksiz-ÅŸüphesiz teslim olabilme iradesine sahip olduÄŸunu idrak edebilmesi ÅŸarttır.
Nefsimizi, heva ve heveslerimizi putlaÅŸtırmaya baÅŸladığımız andan itibaren özgürlüÄŸümüzü yitireceÄŸimizi; nefsimizin, heva ve heveslerimizin ürünü olan her ÅŸeyin putperesti / esiri ve kölesi olacağımızı ve mümin olma ruhunu, heyecanını, aÅŸkını, coÅŸkusunu, ÅŸevkini, sevgisini, ateÅŸini yitireceÄŸimizi, körelteceÄŸimizi asla unutmamamız gerekiyor.
Barikat Zindanları'nı aÅŸarak yeniden Hakikat Sarayı inÅŸası için yola koyulma iradesi gösteremediÄŸimiz sürece vahyin sadece insana deÄŸil bütün mahlûkata hayat bahÅŸeden soluÄŸunu bırakınız bütün dünyaya ulaÅŸtırabilmeyi, kendi dünyamızı bile vahyin o "sönmez, pörsümez ve eskimez yeni" ışığında yeniden kurmakta zorlanacağımızı asla unutmayalım!
Esaslı, köklü, muhkem ve çok yönlü bir gelenek oluÅŸturulamadığı için bu ülkede insanlar, bazı insanları, klikleri, gettoları barikatlara, barikatları da zindanlara dönüÅŸtürme marazîliÄŸi göstermekten kurtulamıyorlar.
Allahu AzimüÅŸÅŸan'ın mümin'e teklif ettiÄŸi ilk muhkem mükellefiyet, "Lâ ilâhe illallah" ilkesinin aynı anda hem Öznesi, hem de Nesnesi olması yükümlülüÄŸüdür. Allah'tan baÅŸka hiç kimsenin tanrılaÅŸtırılamayacağı kime söyleniyor? Elbette ki, kendisine doÄŸrudan hitap edilen insana.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız