Müslümanlar olarak geleneklerimiz, tarihimizi gören gözlerimizdir. Bizi geçmiÅŸini görmeyen körler haline getirmek isteyenlerin saldırdıkları alanların başında Müslüman gelenek gelmektedir. Asrımızda Müslüman gelenek, modern hurafelerin saldırılarıyla karşı karşıyadır. Kesintiye uÄŸratılmamış Müslüman gelenek, modernizme karşı Ä°slâm ümmetinin direnen çelik kalesidir.
Müslümanlar olarak hilafetin ilgasından bu yana Batı’nın yörüngesinde yaşıyoruz. Onlardan bir ÅŸeyler aldığımız halde onlara hiçbir ÅŸey veremiyoruz. Onlardan etkilendiÄŸimiz halde onları etkileyemiyoruz. Öyle ki, adeta Batı’nın öÄŸrencisi durumuna geldik. O, bilgiyi üretir, biz ise ondan tercüme ederiz. Biz Batı kültürünün köleleÅŸtirilmiÅŸ tüketicileriyiz.
Bu topraklarda Müslüman geleneÄŸe düÅŸman olanlar, tek diÅŸi kalmış canavara âşık olanlardır. Batı ile birlikte batmayı, Müslümanlarla birlikte sahili selamete çıkmaya tercih edenlerin en büyük marifetleri, geçmiÅŸlerine söverek “tarih kadılığı”na soyunmalarıdır.
Allah yolunda istikbal ve istiklal her Müslümanın vazgeçilmezidir. Allah’a ve ahiret gününe inanmış her Müslüman geleceÄŸi inÅŸa etmekle mükelleftir. Üsve-i Hasenemiz Hz. Muhammed (sav) buyuruyor: "Evleniniz, çoÄŸalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluÄŸunuzla iftihar edeceÄŸim." (Beyhaki, Sünenü’l Kübra, VII/81) Hadis-i ÅŸerifi, -mazmunu mahfuz- mefhum-u muhalifi ile ÅŸunları hatırlattığı söylenebilir: Rasulü Ekrem’in (sav) ÅŸayet izdivaçla iftihar edeceÄŸi bir nesil hedeflenmemiÅŸse, o izdivaç ya da çoÄŸalmanın hiçbir anlamı yoktur. Evet, terörizme ya da sefahete bulaÅŸmış, başı secdesiz, vicdanı paslı, gözü kanlı bir nesil ile Rasulü Ekrem’in (sav) iftihar etmeyeceÄŸi açıktır. O’nun, çoÄŸalmasını istediÄŸi nesil, Allah indinde de makbul olan, O’nun rızasını kazanmaya teÅŸne bulunan din-i mübini yaÅŸayan ve yaÅŸatan bir nesil olmalıdır. Kur’an-ı Kerim, deÄŸiÅŸik nurefÅŸan beyanlarıyla bu mülahazaya en saÄŸlam referanstır: Hz. Peygamber (sav)’in iftihar edeceÄŸi nesil, Müslüman geleneÄŸe baÄŸlı kalınarak yetiÅŸtirilir. Müslüman geleneÄŸi kesintiye uÄŸratanlar, nesillerini kaybetmek mecburiyetinde kalırlar. Geleneklerini kaybetmiÅŸ olan Müslümanlar, nesillerini kaybetmiÅŸ olanlardır. Günümüzde Müslümanların geleneklerinin erozoyana uÄŸramasının ana sebebi, Müslümanların tevhidi mücadele geleneÄŸinin önemini idrak etmemiÅŸ olmalarındandır.
GeleceÄŸin inÅŸası, geleneÄŸin ihyası ile mümkündür. Geleneklerini ihya etmeyen Müslümanların gelecekleri olmaz. Müslüman için gelenek; Müslümanlar olarak bizi biz yapan deÄŸerlerin tamamı; eksiÄŸi fazlası hatası sevabı ile bize ait olan, dinimize, imanımıza uygunluk arzeden her ÅŸeydir.
Müslümanlar olarak geleneklerimiz, tarihimizi gören gözlerimizdir. Bizi geçmiÅŸini görmeyen körler haline getirmek isteyenlerin saldırdıkları alanların başında Müslüman gelenek gelmektedir. Asrımızda Müslüman gelenek, modern hurafelerin saldırılarıyla karşı karşıyadır. Kesintiye uÄŸratılmamış Müslüman gelenek, modernizme karşı Ä°slâm ümmetinin direnen çelik kalesidir.
Ä°slami anlamda gelenek, medeniyeti vahye baÄŸlayan zincirdir. Bu anlamda gelenek ne tarihi ne beÅŸeri bir olgudur, onun kaynağı vahiy adını verdiÄŸimiz doÄŸrudan ilahi müdahaledir. (Nortbourne, Modern Dünyada Din, çev. Åžehabettin Yalçın, Ä°stanbul: Ä°nsan Yay., 1995, Sh: 37) Gelenekler dini inançlarla sıkı iliÅŸki içindedirler. Dinlerin asırlar boyu yaÅŸatılmasında geleneklerin önemli payı vardır. Hatta deÄŸerler ve kültürleri yaÅŸatma, bunları gelecek nesillere aktarma konusunda eÄŸitimle aynı görevi görmektedirler. Müslümanlar olarak geleneklerimiz, bizim mekteplerimizdir. Müslümanları geleneksiz kılmak için geleneÄŸin gereksizliÄŸini savunanlar da, Müslümanlar olarak baÄŸrımızdan çıkmış ve modernistlerin sırtlarına bindikleri iki ayaklı merkeplerimizdir. Ä°slam'ın öne çıkardığı deÄŸerlere uygun davranışların sosyal gerçeklik içerisinde kalıcılığı gelenekle baÄŸlantılıdır. Gelenek toplumsal kararlılığın ve meÅŸruluÄŸun kaynağı olarak da görülür. Gelenekler yazılmamış kanunlardır. Ve yazılmış kanunlardan daha güçlü daha baÄŸlayıcı ve daha saygındır. Åžu var ki deÄŸiÅŸmeyen dini esaslar, yaÅŸantılar ve hükümler kalıcı yaÅŸantılara dönüÅŸmedikçe "inne lillahi" düsturunun bütün sosyal ve bireysel yaÅŸantılarda zirve bir ölçü olarak gerçekleÅŸmesi mümkün olmayacaktır. Ä°slâm akidesinde amellerin en hayırlı olanı devamlı olanıdır. (Bkz. Suat Cebeci "Din EÄŸitim Açısın¬dan Dinî YaÅŸantıların GelenekleÅŸtirilmesi", Harran Üniversitesi Ä°lahiyat Fakültesi Dergisi, 1996, Sayı:2, s. 75-81) “Allah katında amellerin en makbul olanı hangisidir? diye sorulunca; Peygamber Efendimiz (sav): Az bile olsa devamlı olanıdır, buyurmuÅŸlar. Hz. Âlkame ÅŸöyle demiÅŸ: Müminlerin annesi Hz. ÂiÅŸe'ye sordum; Resûlüllah’ın günlerden birine özel yaptığı bir ÅŸey var mıydı? ÂiÅŸe, ÅŸu cevâbı verdi: Hayır! Onun ameli devamlıydı. Resûlüllah’ın yaptığı ÅŸeylere hanginiz güç yetirebilir ki. BaÅŸka bir rivayette Peygamber Efendimiz (sav): Allah Teâlâ'ya amellerin en makbulü, az da olsa en devâmlısıdır.” (bk. Sahih-i Buhârî, “Ä°man”, 32; Sahih-i Müslim, “Müsafirîn”, 215-218, “Münafıkın”, 78) demiÅŸtir. Salih amellerin devamlı hale getirilmesi –velev ki az da olsa- Müslüman geleneÄŸin ta kendisidir. Her gün beÅŸ vakit namazın kılınması ibadettir, aynı zamanda Müslümanlar için kesinti kabul etmeyen bir gelenektir.
Ä°manını her gün tekrar eden, ahlâkını tekrar eden, din kardeÅŸlerini ve üzerinde yaÅŸadıkları topraklarını Allah ve Peygamber düÅŸmanlarına asla ve kat’a terk etmeyen ve terk etmek istemeyen Müslümanlar, gelenek sahibi olan Müslümanlardır. Bunlardan fitneden eser kalmayıncaya ve dinin de bütünüyle hayata amir oluncaya kadar cihad ibadetinin kesintiye uÄŸratılması beklenemez. Terk-i cihad, geleneklerimizin erozyona uÄŸramasına sebeptir.
Kur’an ve Sünnetten hüküm istinbat etme usulünü ıskalayan, icma-i ümmet ile kavgalı olan kiÅŸi ve kimselerden Müslüman geleneÄŸe düÅŸmanlıktan gayrisi beklenemez.
Atalar ocağından köz alanlar ile kül alanların birbirlerine karıştırıldığı günden bu yana Müslümanlar olarak geleneklerimiz her gün erozyona uÄŸramaktadır. Atalar ocağından kül alanlar, kendi yüzlerini ve baÅŸkalarının yüzlerini siyah yapmaktan öteye geçemezler. Cihad rüzgârının estiÄŸi ortamlarda küllerin altında kalmış közlerin ortaya çıkması, geleneÄŸin ihyasındandır.
Siz insanların hürriyet konusuyla, insanların maslahatıyla, insanlardan aç olanların açlığıyla, kölelerin ezilmiÅŸliÄŸiyle dertlenmemiÅŸseniz, kökünüzden kopmuÅŸ köksüz kupkuru bir odunsunuz. Elbette biri gelir sizi yakar. Tomurcuk derdinde olmayan, meyve vermeyen aÄŸacın akıbeti, kuru odunun akıbetinden farksız olup sobada yakılmaktır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız