Ahmed-i Muhtar’ı aÅŸk madeni, aÅŸkın kaynağı olarak gören Mevlana, bu yüzden iyi-kötü, mümin-kafir, kadın, erkek ayırmadan her insana merhamet nazarıyla ve Hakk’ın sırrı olarak bakılması gerektiÄŸini düÅŸünür. Bugün hümanizm adıyla basitleÅŸtirilen bu bakış, hiçbir insani görüÅŸe sığmayacak kadar yüce ve hiçbir beÅŸeri kavrayışla sınırlandırılamayacak kadar geniÅŸtir.
Bugün Hazret-i Mevlana deyince O’nun Hazret-i Peygamber’in yolunun en has evladı, O’nun yaÅŸayışının en sâdık temsilcisi olduÄŸunu idrak etmeliyiz. Bu sayede anlıyoruz ki, ölümsüzlüÄŸün sırrı da Mevlana’nın buyurduÄŸu gibi Hazret-i Peygamber’e olan baÄŸlılıktan geçmektedir.
“Ahmed-i Muhtar aÅŸk madenidir.”
Ä°man, maneviyat, aÅŸk, sevgi ve diÄŸerkamlık deyince O’nu hatırlıyoruz. Ä°nsani ve imani sevgi, ötekine hürmet, birleÅŸtirici ve barıştırıcı olmak, af, adalet, güzel ahlak ve her iyi yeniliÄŸe açık olmakla tasavvufunu temellendiren Hazret-i Mevlana’nın, Türk-Ä°slam tasavvufu içindeki mümtaz mevkini, bu tasavvuf anlayışının esas kaynağı olan Hazret-i Peygamber (sav)’i nasıl sevdiÄŸini ve O’na nasıl candan baÄŸlı olduÄŸunu bilmeden hakkıyla anlamak mümkün deÄŸil.
Menakıbu’l-Arifin adlı eserde anlatıldığına göre bir gün etrafındaki dostlar Mevlana’ya; efendim siz ne kadar güzelsiniz, ilminiz ahlakınız yaÅŸayışınız ne güzel diye iltifat ediyorlar. Hazret-i Mevlânâ bu iltifata cevaben diyor ki:
“Bakın benim güzelliÄŸim kendimden deÄŸildir. Benim güzelliÄŸim ve hatta ailemin, neslimin güzelliÄŸi, o padiÅŸahlar padiÅŸahı Muhammed Mustafa’dandır. O mana aleminde beni kucaklamış, alnımdan öpmüÅŸtür. Ä°ÅŸte O efendiler efendisi Muhammed Mustafa’nın güzelliÄŸi ve yüceliÄŸidir bugün benden görünen.”
Nitekim Divan-ı Kebir adlı eserinde bu hakikati şu beyitleriyle doğrular:
“Alnımızdaki o parlak nur, uyanık gönlümüzdeki yakin nûru... bütün bu nurlar, hatta bütün nurların nûru, Allah’ın elçisi Muhammed (sav)"ın nurundandır.” (Divan-ı Kebir Rubailer.149)
“Ahmed (sav), böyle aÅŸk ile beti-benzi sararmış, kendimden geçmiÅŸ bir hâlde beni görürse gözlerimi öper, ben de ayaklarına kapanırım, ayaklarını öperim O’nun.” (Divan-ı Kebir Cilt 7 sayfa 600)
“AÅŸkın boyuna-posuna karşı boyumuz-posumuz kısaldı gitti; boyumuz-posumuz kısaldıktan sonra da yüce bir boya-posa sahip olduk. Erlik sanatını Allah’tan öÄŸrendik; aÅŸk pehlivanıyız biz, Ahmed'in dostuyuz biz.” (Divan-ı Kebir Cilt 4 sayfa 238)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız