Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Editörden

Ribat Dergisi Editör

Değerli Okuyucularımız

  • 06 Mart 2018
  • 1979 Görüntülenme
  • 423. Sayı / 2018 Mart

21 yüzyılda Müslümanları tehdit eden en sinsi hastalığının adıdır gaflet. Değişen yaşam tarzları ve gelişen teknoloji maalesef beraberinde gafleti de getirdi. Müslümanlar hiç farkına varmaksızın bu hastalığa tutuldu. Sinsi bir kanser hücresi gibi hiç hissettirmeden yayıldı bütün hücrelerimize. Öylesine sinsi idi ki birçok Müslüman yaşarken farkına bile varmadı bu hastalığın. Kimi bireylere ise yapılan bütün telkinler boşa gitti. Hiçbir ısrar hastalığı kabul etmeye yanaştırmadı bu gibi Müslümanlara. Kendisini çek etmeyen, murakabeye tabi tutmayan birçok Müslüman farkına varamıyor gafletin. Bu hastalık varlığını devam ettirebilmek için insanın savunma mekanizmalarını kullanıyor. Herkes kendince gafletinin bahanesini üretiyor. Üretilen her bahane, hastalığın kök salmasını ve güçlenmesini sağlıyor. Farkında olmadan tutulduğumuz bu amansız hastalık, bizim birçok istidat ve kabiliyetlerimizi kullanmamızın önüne geçiyor. İnsanın sahip olduğu potansiyeli keşfetmesini ve kullanmasını engelliyor. Farkına varamadığımız değer biçilemez hazinelerimiz bir gömü olmaktan öteye geçemiyor.

Gafletin iki temel tezahürü var:

Birincisi en tehlikeli olanı ve ikincisinin de bir bakıma temel sebebi; Zihin, akıl ve düşünce gafleti. Düşünmeyen, akletmeyen, fikir yürütmeyen, analiz ve sentez yapamayan Müslümanlarla doldu her bir yanımız. Sanki etrafımızda yaşayanlar insan değil, insan görünümünde robotlar. İnsanlık maalesef zihni gafletiyle adeta makineleşiyor. Sadece programlandığı görevleri ifa etmekle kifayet ediyor. Okumak, okuduğunu anlama gayreti göstermek, anladığının lehinde veya aleyhinde olmak, okuduğunun üzerinden yeni fikirler üretmek artık günümüz insanın dünyasında yer almıyor. Hikmeti arayan, kendini keşfetmeye çalışan hikmet yolcuları artık yok denecek kadar az. İnsanlık düşünce serüveni sürekli aşağıya doğru bir ivme edinmiş kendine. Belki de toplum mimarları artık amaçlarına ulaştılar. Düşünmeyen, zihin ve akıl gafletine tutulmuş bireylerden oluşan bir insan yığını oluşturmak en büyük hedefleri idi. Kitleler artık güdülecek bir sürü haline getirildi. Oluşan sürüleri yönlendirmek ve yönetmek ise son derece kolay bir hal aldı. İnsanlar artık düşüncesizliğin bir sonucu olarak kendilerini dahi anlatamıyorlar. İsteklerini değişik kelimelerden oluşan cümleler kurarak ifade edemiyorlar. Dolayısıyla da muhataplarının da ne dediğini ya da ne demek istediğini de anlayamıyorlar. Kendini bilmeyen, tanıma gayreti olmayan insan tiplerini görünce Sokrat’ın o meşhur sözü daha derin bir anlam kazanıyor. “KENDİNİ BİL” İki kelime ne kadar da çok şey anlatıyor değil mi? Kendini bil ki Rabbini bilesin, Rabbini bilirsen O’nu anlamaya çalışırsın. Rabbini anlamaya çalışan ise hayatın anlam ve amacını anlar. Hayatın anlam ve amacını anlayan ise beşer olmaktan insan olmaya doğru bir yol tutar ve hikmet yolcusu olur. İşte tutulmuş olduğumuz zihin gafletinden kurtulmanın altın anahtarı da bu olsa gerekli. Okumak ve kendimizi keşfetmek için bir iç yolculuğuna çıkmak. İnsanın kendini keşif yolculuğunun sonu yok, ölene kadar devam edecek bir çaba ve gayret yoludur bu.

Gafletimizin ikinci tezahürü ise başta da ifade ettiğimiz gibi zihinsel gafletimizin bir sonucu olan fiziksel gaflettir. Artık insanlar rahat yaşamaya o kadar mahkûm oldular ki en küçük bedensel gayret gerektiren şeylere dahi üşeniyorlar.

Kur’an, insanın Rabbine karşı taşıması gereken sorumluluk bilinci için “takva” kavramını kullanır. İnsanlar arasındaki üstünlüğün ölçüsünün de bu sorumluluk bilincinin seviyesi olduğunu vurgular. Unutmayalım ki insanın en büyük sorumluluğu, En Büyük’e karşı sorumluluğudur. İnsanın Rabbine karşı yerine getirmesi gereken sorumlulukları olduğu gibi insanlığa karşı sorumlulukları da vardır. İnsanın insanlığa karşı yerine getirmesi gereken sorumlulukları ise “erdem” kavramıyla ifade edilir. Bu sorumluluklar, insanın yeryüzünde halife olarak yaratılmasının doğal bir sonucudur. Allah’a karşı yapmak zorunda olup ta yapmadığımız görevlerle ilgili mazeretlerimizin ahirette özür olarak kabul görmeyeceği gibi dünyada kendi işlerimizle ve insanlığa karşı sorumluluklarımızla ilgili mazeretlerimizde bize hiçbir yarar sağlamayacaktır.

Tavka ve erdem konusunda Rabbimize karşı mahcup olmamak için içinde bulunduğumuz zihinsel ve bedensel gaflet uykusundan biran önce uyanmalıyız. Bu sayımızda sizlerin karşısına uyanışımıza ve zihinsel-bedensel dirilişimize vesile olması umuduyla “Gaflet” dosyasıyla çıkıyoruz.

Huzurlarınızda olmamamıza makaleleriyle vesile olan bütün yazarlarımıza en kalbi teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Siz değerli okurlarımızı gaflet göstermeden dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.

423. Sayı Mart 2018