Sayı : 504   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Editörden

Ribat Dergisi Editör

Merhaba Değerli Okuyucularımız

  • 06 Ağustos 2019
  • 1475 Görüntülenme
  • 440. Sayı / 2019 Ağustos

Her Müslüman insanın ismi Rabbimiz tarafından konulmuştur. “ Size Müslümanlar adını veren O’dur.” (Hac, 22/78) İsmi Allah tarafından konulan Müslümanlar, elbette isimleriyle iftihar ederler. “Ben Müslümanlardanım, diyenden kimin sözü daha güzeldir.” (Fussilet, 41/33) Okuyacağımız şu ayet meali, Müslüman insanın birinci planda yapacağı vazifeyi dile getirmektedir: “Bana Müslümanlardan olmam ve Kur’an okumam emredildi.” (Neml, 27/92)

Sahabeden Abdullah ibn Mesud’un şu sözü her Müslüman’ı onurlandıran, değer ve şerefini açıklayan bir gerçektir: “Üç şeye yemin edebilirim. Onlardan bir tanesi de şudur: Allah(cc), İslam’la nasiplendirdiği insana, Müslüman değilmiş gibi muamele etmez.” (Hilye,1/277)

“Mekke kuşatmasında, Mekke'nin ileri gelenlerinden Ebu Süfyan, Peygamber Efendimizle görüşmek için gelir. Efendimizin çadırına girerken yanına Peygamber Efendimizin çok sevdiği Aiz b. Amr'ı alır. Efendimizin yanına girerlerken: Ya Rasulallah, Ebu Süfyan ile Aiz bin Amr geldi, derler. Efendimiz: Aiz bin Amr ile Ebu Süfyan geldi, diye uyarır.” Yani fakir de olsa iman etmiş bir mümin, kâfir bir kralın, Cumhurbaşkanının, Sultanının, Şahın adının önüne alınmasını istedikten sonra: “İslam yücedir. Üzerine çıkılmaz.” (Feth-ulBari 3/220. Darakutniden ve Fevaidi Ebi Ya'la dan dan naklen) buyurur.

Bakara suresinin 221. ayetini okuduğumuzda, karşılaşacağımız hakikat şudur: “İmanlı bir köle, imansız bir kraldan daha hayırlıdır ve imanlı bir köle kadın, imansız kraliçeden daha hayırlıdır.”

Efendimize peygamberlik verildiğinde, en yakın akrabalarından başlayarak, Mekke’nin kalburüstü insanına kadar hepsini Safa Tepesine çağırdı. Büyük bir heyecanla toplanan topluluğa ilk sözü şu oldu: “Ey İnsanlar beni nasıl bilirsiniz?” Toplu cevap: “Seni doğru biliriz Ya Muhammed. Sen yalan konuşmazsın.” Peygamberimiz daha sonra Peygamberliğini duyurdu. Görülüyor ki bir insanın karakter ve şahsiyet testi çok önemli bir konudur. Peygamberimiz topluluğa önce kişilik testini yaptırdı daha sonra Allah tarafından Peygamber olarak vazifelendirildiğini açıkladı.

Tüm bu bilgi ve belgeler, biz Müslümanların, temsilcilik kimliğimizin ne kadar önemli olduğunu belirtmektedir. Acaba bugün, kişiliğimizi komşularımıza, yakın akrabalarımıza, müşterilerimize, talebelerimize, hane halkımıza test yaptırsak, bir nevi karakterimizin envanterini çıkartsak, nasıl bir raporla karılaşırız? Buna paralel olarak konuşma dilimizi, gönül dilimizi ve beden dilimizi ahlak ve edep terazisinde tartsak sonra ibreye baksak kaç kilogramlık temsilciliğe sahip olduğumuzu görebiliriz?

Efendimiz (sav) Müslüman insanın inşasında üç önemli mevzuda talim ve terbiyeyi öncelemiştir. Bunlar; iman, Kur’an ve namazdır. Bir Müslüman’ın hayatında bu üç husus kökleşmemiş yani iman kalbinde sağlam bir karar kılmamış, Kur’an-ı Kerim ile olan ilişkisini sağlam bir hale getirmemiş ve namazı hayatının merkezine almamışsa onun kulluğu kök salmamış ağaç gibidir. Nasıl ki kökü sağlamlaşmamış olan ağaçlar rüzgârın etkisine dayanamazsa, onun imanı da zorluklara karşı dayanıksız olacaktır.

İlk olarak sağlamlaştırmamız gereken imanlarımızdır. Allah’a imanın kalbimizde ne kadar yer tuttuğu, bu imanın hayatımızda ne kadar kendini gösterdiği; Yüce Allah’ın Rab, İlah ve Melik olarak hayatımızın neresinde olduğu sorularını cevaplamakla yola başlamalıyız. Ardından Kur’an ile olan irtibatımızı sağlamlaştırmalıyız.

Unutmamak gerekir ki bütün ibadetlerin ifasına vesile olacak temel farz olan namaz, mü’minin hayatına kök salmadıkça onun imanı eksik olur. Zira namaz ibadeti kendisi dışındaki tüm farz ibadetlerin yerine getirilebilmesi için gerekli olan güç ve kuvveti bünyesinde taşımaktadır. İman ve aksiyonu kalbine ve hayatına yerleştiren, bu suretle ibadetlerini de düzenli bir hale getiren mü’mini bekleyen basamak ise imanına uygun bir hayatı inşa etmektir. Bu inanca ulaşan mü’min, her uzvunu Allah’ın razı olacağı işlerde faal hale getirme ihtiyacı hissedecektir. İki dudağı arasından girene de çıkana da dikkat edecek, her organının kendisine teslim edilmiş bir emanet olduğu bilinciyle yaşamını idame ettirecektir. Konunun önemine binaen bu sayımızda siz değerli okurlarımızın huzuruna “İman, Mü’min ve Amel” dosyası ile çıkıyoruz.

Makaleleriyle huzurlarınızda olmamıza vesile olan bütün yazarlarımıza en kalbi teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Siz değerli okurlarımızı, iman, mü’min ve amel hususunda şuurlanmak için dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.

440. Sayı Ağustos 2019