Eğitilmemiş, kontrol altında tutulmayan nefis, sürekli kötülükleri emreden nefistir. İman adamı, böyle bir nefisten kurtulmak için çırpınmalı, kötülükleri emreden nefsi dizginlemeli, o nefsin isteklerini öldürmeli, kötülükleri emredip ve işleyip dururken asla nefsini temize çıkarmaya kalkmamalıdır. Ancak bütün bunlar nefsi bütünüyle yok etmek ve nefsin meşru isteklerini tamamen terk etmek anlamına gelmez. Zaten nefsin bütünüyle yok edilmesi söz konusu olamaz.
Yüce Allah’ın yarattığı her şeyde sayısız hikmet vardır. O’nun yarattığı hiç bir şey anlamsız ve kötü değildir. Nefis de öyledir. İnsan, kendisine verilen nefsi ile meleklerden farklı olmuştur. O, nefsini eğiterek, tezkiye ederek, istikamette tutarak Rabbinin rızasını ve cennetini kazanacaktır.
لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ
أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُ بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ
“Kıyamet gününe yemin ederim. Ve pişmanlıkla kendini kınayan nefse yemin ederim. İnsan, kemiklerini bir araya toplayamayız mı sanıyor? Evet, Biz onu, parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yapmaya kadiriz.” (Kıyame, 75/1-4)
“Lâ üksimu” kalıbı ikisi kıyâme suresinde olmak üzere 8 ayette geçer. Kalıbın geçtiği surelerin hepsi Mekke’de inmiştir. Bu kalıp, durum hiç de sandığınız gibi değil yemin ederim ki, kesinlikle yemin ederim ki, yemine ne hacet her şey ortadadır şeklinde anlaşılmıştır ki hepsi kuvvetli bir yemini ifade eder. Nitekim ayette bu kalıbın büyük bir yemin kalıbı olduğu açıkça belirtilmiştir: “Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz!” (Vâkıa, 56/75-76)
Yüce Rabbimiz önce kıyamet gününe yemin ederek kıyamete dikkat çekiyor, şu sınav dünyasında yaşanan hayatı kıyamet gününe göre programlamayı ve o güne hazırlıklı olmayı emrediyor. Kıyamet, evrendeki her şeyin yerle bir olmasıyla beraber yerin bağrından insanların yeniden diriltilerek hesap için ayağa kalktıkları yahut adaletin her yönüyle hayata hâkim olduğu gün olduğu için bu isimle anılmıştır. Zira o gün, haksızlık yapan zalimlerin sesi kısılacak, yalnızca Yüce Allah’ın hükmü hâkim olacaktır. “O gün onlar meydana çıkarlar; onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? denir; hepsi: Gücü, her şeye yeten tek Allah'ındır, derler.” (Mümin, 40/16) Rabbimiz üzerine yemin ederek kıyametin gereğine ve önemine dikkat çekiyor. Bu yeminle bizden kıyamet bilinciyle yaşamamız, hayatı bu bilinçle anlamlandırmamız istenmektedir. Evet, kıyamet mutlaka gerçekleşecek, ölüler yeniden dirilecek ve o gün herkes yaptığının hesabını verecek ve yapıp ettiklerinin karşılığını görecektir.
İkinci olarak Rabbimiz kendini eleştirip kınayan nefse yemin ediyor. Nefs-i levvame. Sürekli kendini sığaya çeken, kendini eleştiren ve kendini yaptığı hatalardan vazgeçirip pişmanlık duyan ve daha iyiye yönlendiren nefis. “Ben nefsimi temize çıkarmam; çünkü nefs, Rabbimin merhameti olmadıkça, kötülüğü emreder.” (Yusuf , 12/53)
Nefis, ruh, can, nefes, hayat, varlık anlamlarına gelir. Yüce Allah’ın ruh üflediği nefis ile doyuma/itminana ererek Rabbe dönen nefis aynı nefistir. Akla, ruha, kalbe de nefis denmiştir. Gazâlî, nefsin Rabbânî ve ilahî latîfe olduğunu söyler. Yine ona göre nefis, “manevî cevher, bilen ve algılayan latîfe, hakiki insan, insanın kendisidir.” (Gazâlî, İhyâ, III, 3-4)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız