Toplumları ifsat eden firavunlara, karunlara, hamanlara karşı; Allah Teâlâ, insanların dünya ve ahiret esenliğine öncülük etmeleri için elçilerini gönderdi. Bütün elçiler; insanları, -Nuh’un kurtuluş gemisi gibi bekleyen-İslam’a davet ettiler.
İnsanın hayat serüveni, İslam’la başlar. Hz. Âdem, ilk insan, ilk Müslüman ve ilk peygamberdi. Bütün peygamberler ve onlara inananlar Müslüman’dı. İnsanlığı İslam’a davet ettiler. İslam’a davet; dünya ve ahiret huzuruna, mutluluğuna davet etmek demektir.
Yaşadığımız gezegeni, eşkıyalar gasp etti. Dünyayı yöneten güçler, yeryüzünü ifsat etmede ve felaket senaryoları hazırlayıp sahnelemede yarışıyorlar. İnsanlığın istikbalini (geleceğini) karartmak için ellerinden geleni yapıyorlar. İnançlarını, değerlerini, sağlıklarını, mutluluklarını çalıyorlar. Yaşamalarını bile çok görüyorlar. İnsanların huzurunu ne kadar bozarlarsa, ne kadar zulmederlerse; o kadar mutlu oluyorlar. Sonra da iyilik meleği kesilip; haktan, hukuktan, adaletten, özgürlükten, silahları sınırlandırmadan ve dünya barışından söz ediyorlar.
Toplumları ifsat eden firavunlara, karunlara, hamanlara karşı; Allah Teâlâ, insanların dünya ve ahiret esenliğine öncülük etmeleri için elçilerini gönderdi. Bütün elçiler; insanları, -Nuh’un kurtuluş gemisi gibi bekleyen-İslam’a davet ettiler.
(İslam; Müslüman olmak, dünyada ve ahirette selamete / esenliğe ermek, güven ve barış içinde huzurlu yaşamak demektir. Kelime anlamı da budur İslam’ın, ilkeleri de bunu içeriyor. Selam kelimesi de aynı kökten. Müslümanların selam verip almaları, bu anlamda güvence vermektir ve duadır.)
Son Nebi (sav)’in, Mümin ve Müslüman tanımı çok anlamlı:
“Mümin: İnsanların, kanları (canları) ve malları bakımından kendisinden emin bulunduğu (güvendiği) kimsedir.” (Mansur Ali Nasıf, Et-Tacu’lCamiulil Usul Fi Ehadisu’r Resul (Mektebetu Pamuk – İstanbul, Arapça bası): 1/27)
“Müslüman: Elinden ve dilinden selamette olunan (güvenilen) kimsedir.” (Mansur Ali Nasıf, (ae): 5/27 ) buyuruyor.
Bir gün ashabıyla otururken şöyle buyuruyor: “Vallahi iman etmiş sayılmaz, vallahi iman etmiş sayılmaz, vallahi iman etmiş sayılmaz. Ashabı merakla: Kim ey Allah’ın Resulü? diye soruyor. Rasülullah (sav): Kötülüğünden komşusunun (ve bütün insanların) emin olmadığı (güvenmediği) kimse.” (Buhari, “Edeb”, 29; Müslim, “İman”, 73, (46); Mansur Ali Nasıf, (age): 5/15) buyuruyorlar.
Başka hadislerinde: “En iyiniz: Kendisinden iyilik umulan ve kötülüğü dokunmayacağı hususunda emin olunandır. En kötünüz: Kendisinden iyilik ümit edilmeyen ve kötülüğünden de emin olunmayan (güvenilmeyen) kimsedir.” (Tirmizi, “Fiten”, 76-2264)
“İnsanların en iyisi; insanlara en faydalı olanınızdır.” (Camius Sağir: HarfulHı) buyuruyor.
İşte İslam, toplumları böyle inşa ediyor.
Güven ve huzur içinde, insanca yaşamak için insanlık daima İslam’a muhtaç. Dün de bu böyleydi, bugün de yarın da…
İslam’dan uzak olan insan, fıtratından da uzaklaşmış olan insandır. Yaratılışına (doğasına) ters düştüğü için rahatsız olur, huzursuz olur. Bunalır… Başkalarını da huzursuz eder. Huzursuz etmekten huzur arar. Ve onun bu huzursuzluğu, ahirete de yansır. Ağlatanın, yüzü gülmez.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız