“Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdirler; bunlar ne güzel arkadaşlardır!.” (Nisa, 4/69) Bu ayet, dünya hayatında Allah ve Rasulünü sevenlerin vefat ettikten sonra hem berzah âleminde ve hem de ahirette Peygamberimizle birlikte olacaklarını bildirmiştir. Gerek Kur’an’da ve gerekse Hz. Peygamber (sav)’den gelen rivayetlerde berzah âleminde ruhların birbirleriyle buluşup konuşacaklarına delâlet eden pek çok nakli delil vardır.
“Berzah ne demektir? İnsan annesi, babası, kardeşleri, eşi, akrabaları ve tüm sevdikleriyle ruhlar âleminde görüşecek midir? Bu görüşmenin belirlenmiş bir kriteri var mıdır?”
Bir Müslüman için hayat sadece dünya hayatından ibaret değildir. Dünya hayatı, hangimizin daha güzel amel işlediğinin denendiği geçici bir hayattır: “Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilik ile deneyeceğiz.” (Enbiya, 21/35) Asıl ebedî hayat, ötesidir. Bu sebeple Müslüman’ın bütün yatırımı, öteye aittir. O, kalıcı hayata taliptir. Bu dünya, bir yolcunun bir ağaç altında soluklanması kadardır. İslam inancına göre dünya, ahiretin üretim mekânıdır. Nitekim Kur’an’da şöyle buyrulur: “Ahiret kazancını isteyenin kazancını artırırız; dünya kazancını isteyene de ondan veririz; ama ahirette bir payı bulunmaz” (Şura, 42/20) Bundan dolayı, bir rivayette de “dünyâ, ahiretin tarlasıdır” (Aclûnî, İsmail b. Muhammed, Keşfu’l-Hafâ, Beyrut, 1351, I, 495) buyrulmuştur. Öteye götüreceğimiz iyilikler de kötülükler de, sevap da günah da bu dünya tarlasına ekilir. Hasat günü, öte dünyadır. Ama unutmayalım ki cennet ve cehennemi kazanma bu dünyadaki yatırımımıza bağlıdır.
“Her canlı ölümü tadacaktır.” (Enbiya, 21/35) O kaçınılmaz gerçekle hangi dönemde, nerede, nasıl ve ne şekilde karşı karşıya geleceğimiz ise meçhulümüzdür. Ölüm, insanı sevdiklerinden ayıran bir olgudur. Ölüm üzerine çok şeyler yazılmış ve söylenmiştir. Bu konuda meşhur şöyle bir söz vardır: “Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı.” Acaba “ölüm”le birbirinden ayrılanlar, berzah âleminde birbirleriyle görüşecekler ve buluşacaklar mı? Rivayet edildiğine göre bir sahâbî Allah rasulüne gelmiş ve dünyayı kendisine dar eden şu endişesini dile getirmiştir: “Ey Allah’ın elçisi! Ben seni kendimden ve çocuklarımdan daha çok seviyorum. Evimde iken seni hatırlıyor, hasretine dayanamadığım için hemen gelip görüyor, yüzüne bakıyorum. Senin ve benim ölümümü düşündüm. Anladım ki, sen öldüğünde ve cennete girdiğinde peygamberlere mahsus yüce makamlarda bulunacaksın. Ben ise cennete girdiğimde seni göremeyeceğimden korkuyorum, demişti. Hz. Peygamber (sav) sahabenin bu sözüne cevap vermeden vahiy meleği Cebrâil (as) gelmiş, Allah’a ve rasulüne itaat edenlerin cennette kimlerle beraber olacaklarını bildiren şu ayeti indirmişti.” (Diyanet, Kur’an Yolu Tefsiri, II, 91-92)
“Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdirler; bunlar ne güzel arkadaşlardır!.” (Nisa, 4/69) Bu ayet, dünya hayatında Allah ve Rasulünü sevenlerin vefat ettikten sonra hem berzah âleminde ve hem de ahirette Peygamberimizle birlikte olacaklarını bildirmiştir. Gerek Kur’an’da ve gerekse Hz. Peygamber (sav)’den gelen rivayetlerde berzah âleminde ruhların birbirleriyle buluşup konuşacaklarına delâlet eden pek çok nakli delil vardır. Bu delillerden örnek vermeye geçmeden önce “berzah ne demektir?” bu soruya kısaca cevap verelim, sonra da berzah âleminde ruhların birbirleriyle nasıl buluşup konuşacaklarına dair sem’i delillerden söz edelim.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız