Elhamdülillah, Hamd olsun Allah’a ki, bizlere hidayet yolunu gösterdi, hidayete erdirdi, kendine kul ederek bütün başka köleliklere son verdi. Tevhid ehli olarak sahip olunan özgürlükte hem kendini kurtarmak vardır hem başkalarını. Hem kendine hayrı dokunmak vardır hem de başkalarına.
Yüce Rabbimiz, kâfir ve mümin için iki çarpıcı örnek vermiştir. Hiçbir şeye gücü yetmeyen köle kâfire benzer, kendisine güzel bol rızık verilmiş ve bu rızkından infak eden kimse ise mümine benzer. Benzer şekilde Yüce Yaratıcıya inanan mümin, her yerde ve her şartta hakkı söyleyen, her işi hayır olan kimse mümindir. Hakkı tanımayan, hakikati söylemeyen, her yere şerri/zararı dokunan müşrik kimse ise dilsiz/anlamaz bilmez/elinden bir iş gelmez kimse gibidir.
ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا عَبْدًا مَمْلُوكًا لَا يَقْدِرُ عَلَى شَيْءٍ وَمَنْ رَزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقًا حَسَنًا فَهُوَ يُنفِقُ مِنْهُ سِرًّا وَجَهْرًا هَلْ يَسْتَوُونَ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَجُلَيْنِ أَحَدُهُمَا أَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلَى شَيْءٍ وَهُوَ كَلٌّ عَلَى مَوْلَاهُ أَيْنَمَا يُوَجِّهُّ لَا يَأْتِ بِخَيْرٍ هَلْ يَسْتَوِي هُوَ وَمَنْ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَهُوَ عَلَى صِرَاطٍ
مُسْتَقِيمٍ
“Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeye layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.
Allah iki adamı misal veriyor: Biri hiçbir şeye gücü yetmeyen bir dilsiz ki efendisine yüktür, nereye gönderse bir hayır çıkmaz. Böyle bir kimse, doğru yolda olan, adaletle emreden kimse ile bir olabilir mı?” (Nahl, 16/75-76)
Yine hayatın içerisinden iki güzel ve çarpıcı misal. Herkes üzerinde düşünsün ve anlasın, alacağı dersi alsın diye. Aslında insanlar, birbirlerine kul köle olsunlar diye değil, yalnızca Yüce Allah’a kul olsunlar diye yaratıldılar. Ne var ki, Yüce Allah’a kul olamayan insanlar, birbirlerinin kulu kölesi oldular. İnsanın saygınlığını kavrayamayan kimseler, anaların özgür olarak doğurduğu kimi insanları köleleştirdiler. Sonuçta kimi insanlar da kendileri gibi insanların köleleri olmayı kanıksadılar ve sonuçta onların da ruhları köleleşti. Hâlbuki kurtuluş efendilerin de kölelerin de Yüce Allah’a kul olmalarındaydı. Zira gerçek özgürlük Yüce Allah’a kulluktaydı. İnsan ya Allah’a kul olur, özgürlüğün tadını alırdı; ya da Allah’tan başkalarına kul olur köleleşir giderdi.
Peygamberler, insanlığı başka şeylerin kulu kölesi olmaktan kurtarmak ve onları yalnızca Yüce Allah’a kul etmek için uğraşmışlardır. Sözgelimi Hz. Musa, Allah’ın dininden sapmaları, peygamberlerini dinlememeleri sebebiyle lanetlenmiş, zillet ve meskenete maruz kalarak köleleşmiş İsrailoğullarını kurtarıp özgürleştirmek için çırpınmıştır. Son Peygamber (sav) de köleliği kaldırmak için sözlü pek çok uyarıda bulunmuş, fiili olarak da köleliği kaldırmak için tedbirler almıştır. Sözgelimi Kur’an, hatayla adam öldürme keffareti, kadının onurunu incitme söylemi demek olan zıhâr keffareti, yemin keffareti gibi pek çok uygulama ile köleliği kaldırmayı hedefine koymuş; köle azat etmeyi zorlu sınav yokuşlarını aşıp Yüce Yaratıcının rızasını kazanma sebebi saymıştır. Zekâtın harcama kalemlerinden biri de kölelikten kurtulmak isteyenlere yapılacak yardımdır. Peygamberimiz de pek çok hadislerinde köle azat etmenin faziletine vurgu yaparak Müslümanları, yaşadıkları toplumda yaygın olan köleleri azat etmeye davet etmiştir. Sonuçta büyük ölçüde İslam’ın hâkim olduğu toplumlarda kölelik olabildiğince azalmıştır. İslam’a göre, köle almak, bir anlamda köle olmak gibidir. Çünkü Müslüman esiri/hizmetlisi/kölesine yediğinden yedirecek, giydiğinden giydirecek, ona ağır yükler yüklemeyecek, ona sözle hakaret etmeyecek, şiddet uygulamayacak, ağır işlerinde ona yardımcı olacaktır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız