Kur’an dünya hayatını; imtihan, oyun ve eğlence, oyalama, süs, mal ve evlatlarla övünme, azıcık faydalanma, aldatıcı gibi kelimelerle tanıtır. Bununla beraber dünya hayatını yaşarken; dünya ve dünyalıklardan helal ve temiz olarak faydalanmayı, kulluk ve infak yaparak yaşamayı, dünyalıkların cazibesinden sakınmayı, fitne ve fesat çıkarmamayı, ıslah ediciler olarak yaşamayı öğütler.
Hz. Peygamber (sav) dünya ve ahiret hayatı ile ilgili tavsiyeleri Rabbimizin uyarıları çerçevesinde hareket etmeyi öğütlemektedir. Bu öğütler her iki hayatın gereklerini yapmak, her ikisini de yaşarken huzur ve mutluluğu elde etmek üzerinedir. Tavsiye ve öğütlerde, dünya ve ahiretten birini terk edip diğerini tercih etmek yerine her ikisi için de olması gerektiği gibi dengeli bir şekilde kazanmaya çalışmak vardır.
Hz. Peygamberin dünya ve ahiret hayatı ile ilgili tavsiye ve öğütlerinin temelini Kur’an ayetleri oluşturmaktadır. Bunun ölçüsü de “Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.” (Kasas, 28/77) ayetinde açıkça ifade edilmiştir.
Kur’an dünya hayatını; imtihan, oyun ve eğlence, oyalama, süs, mal ve evlatlarla övünme, azıcık faydalanma, aldatıcı gibi kelimelerle tanıtır. Bununla beraber dünya hayatını yaşarken; dünya ve dünyalıklardan helal ve temiz olarak faydalanmayı, kulluk ve infak yaparak yaşamayı, dünyalıkların cazibesinden sakınmayı, fitne ve fesat çıkarmamayı, ıslah ediciler olarak yaşamayı öğütler.
Ahiret hayatından bahsederken; Ahiret hayatının ebedi kurtuluş olduğunu, dünya hayatına göre daha hayırlı olduğunu, sonsuz ve sınırsız nimetlerle donatıldığını, ahiret için yaşanılmasını gerektiğini, dünya hayatını yaşarken bunların göz önünde bulundurulmasını, iman ve salih amellerle ahireti kazanacak şekilde yaşanılmasını ister. Hz. Peygamber (sav) de dünya hayatını hadisler de genel hatlarıyla şu şekilde tanıtır.
“Dünya tatlı, göz kamaştırıcı ve çekicidir. Allah onu sizin kullanmanıza verecek ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyaya aldanmaktan sakının. Kadınlara kapılmaktan korunun. Çünkü İsrailoğullarında ilk fitne kadınlar yüzünden çıkmıştır.” (Müslim, “Zikir”, 99)
“Eğer dünyanın CenAb-ı Hakk’ ın yanında bir sinek kanadı kadar değeri olsaydı, kâfire ondan bir yudum su bile içirmezdi.” (Tirmizi, “Zühd”, 13)
“Ahiretin yanında dünya ancak sizden birinizin parmağını denize batırması gibidir. Kişi parmağının ne ile döneceğine baksın.” (Buhârî, “Rikâk”, 7)
Hz. Peygamber (sav) dünya ve ahiret arasında denge kurmamızı istemekte, kaygımızın, niyetimizin, amelimizin bu yönde olmasını öğütlemektedir. Kendisi dünya ve ahiret nimetleri arasında tercih yapacağı zaman dünyada kolay ve sade olanı yapardı. Asıl tercihini Ahirette nail olacağı nimetlerden yana kullanır, Ahiret nimetlerini öncelerdi. Ebû Saîd den nakledildiğine göre, Allah Rasûlü (sav) minbere oturdu, (kendisini kastederek) şöyle buyurdu: “Allah bir kulunu, dünya nimetleri ile kendi katındakiler arasında serbest bırakmış, o da Allah katındakileri tercih etmiştir.” (Müslim, “Fedâilü’s-sahâbe”, 2)
Dünya-Ahiret dengesini ifade eden ve bizim nasıl hareket etmemizi öğütleyen rivayetlerden birkaç tanesi şu şekildedir.
“Kimin kaygısı ahiret olursa Allah onun zenginliğini kalbine yerleştirir, iki yakasını bir araya getirir ve dünya zelil bir şekilde ona gelir. Kimin kaygısı da dünya olursa Allah onun fakirliğini iki gözü arasına koyar ve onun iki yakasını bir araya getirmez; kendisine de ancak onun için takdir edilen dünyalık ne ise o gelir.” (Tirmizî, “Sıfatü’l-kıyâme”, 30)
Benzer bir rivayeti Hakîm b. Hizâm anlatıyor: “Rasûlullah’tan (sav) (Huneyn ganimetlerinden) istedim, bana ondan verdi. Sonra yine istedim, yine bana verdi. Sonra tekrar istedim bu defa da verdi. Sonra şöyle buyurdu: Ey Hakîm! Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala tamah etmeden gönül zenginliği ile sahip olursa kendisi için malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve tamah dolu bir kalple bu malı isterse, tıpkı yiyip de doymayan kimse gibi, onun için malın bereketi kaçar. Veren el, alan elden üstündür.” (Buhârî, “Zekât”, 50)
“Kaygısı en yüksek olan insan, dünya ve ahiret işlerine önem veren mümin insandır.” (İbn Mâce, “Ticâret”, 2)
Katâde, Enes’e, “Hz. Peygamber’in (sav) en çok ettiği dua hangisiydi? diye sordu. Enes şöyle cevap verdi: (Allah Rasûlü) en çok şöyle diyerek dua ederdi: Allah’ım, bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!” (Müslim, “Zikir”, 26)
İbnu Mes'ûd anlatıyor: “Rasûlullah’ın (sav) yanına girmiştim. Onu bir hasır örgünün üzerinde uyumuş buldum. Hasır, (vücudunun açık olan) yan taraflarında izler bırakmıştı. Ey Allah'ın Rasûlü dedim, sana bir yaygı temin etsek de hasırın üstüne sersek, onun sertliğine karşı sizi korusa! Dünyadan bana ne ki? Benim ve dünyanın misali, bir yaz günü yolculuk yapıp da, bir ağaç altında uyuyan, sonra uyanıp yoluna devam eden kimseye benzemektedir.” (Müslim, “Zekat”, 3)
Dünya hayatındaki yaşantısıyla ve dünyalıklarla ilgili ilişkisiyle örnek olan Hz. Peygamber (sav)’in dünya hayatını nasıl yaşamamız gerektiğiyle ve dünyalıklarla nasıl bir ilişki içerisinde olmamız gerektiğiyle ilgili bazı öğütleri de şu şekildedir.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız