Bu insanlar zaten maruz kaldıkları zulümler, katliamlar, insanlık dışı uygulamalar yüzünden bir bakıma bir ölümden başka bir ölüme kaçıyorlar. Ülkelerinde huzurlu ve güvenli hayattan mahrum bırakılmış durumdalar. Sığındıkları ülkelerde sürekli, insani yardım kuruluşlarının ve uluslararası kurumların ilgisine ve yardımına muhtaç durumdalar. O yüzden kendilerine yeni hayat kapıları ararken bir bakıma ölümü göze alarak bu tür riskli yolculuklara çıkabiliyorlar.
Bundan yıllar önce İstanbul’da düzenlenen, Akdeniz’de yaşanan tekne felaketleriyle ilgili bir toplantıya katılmıştım. Haseki’de orta büyüklükte bir otelin yine orta büyüklükte bir salonunda düzenlenen bu toplantıya iştirak edenlerin sayısı çok değildi. Zaten salon da daha fazlasına müsaade edecek boyutta değildi.
Toplantıya katılanlar arasında Akdeniz’de batan teknelerde hayatlarını kaybedenlerin akrabaları da vardı. Konuşurken gözlerinden dökülen yaşlar ağızlarından dökülen kelimelerden daha fazla yaşadıkları duyguları ve ızdırabı anlatıyor ve gerçekten yürekleri parçalıyordu.
O toplantıda gördüğüm manzaralar ve dinlediğim hikâyeler beni derinden etkilemişti. Ama yine de hiçbir zaman bir acıyı onu bizzat yaşayan kadar derinden hisseden birinin olamayacağı bir gerçektir. Yani benim hissettiklerim o acıları yaşayanların duygularının sadece bir esintisinden ibaretti.
Sonrasında Akdeniz’de ve onunla bağlantılı ara denizlerde pek çok tekne felaketi yaşandı. Daha yüzlerce ve belki binlerce can bu felaketlerde Akdeniz’in derin sularına saçıldı. Az bir kısmı sağ olarak kurtarılabildi. Birçoğu ölü olarak çıkarıldı. Bazılarının cesetlerine aradan haftalar hatta aylar geçtikten sonra ulaşılabildi.
14 Haziran 2023 tarihinde yine Akdeniz’le bağlantılı bir ara deniz durumundaki İyon Denizi’nde Yunanistan’ın Mora Yarımadası açıklarında büyük bir tekne felaketi yaşandı. Kapasitesinin çok üstünde yolcu taşıyan bir tekne yapılan resmi açıklamalara göre Yunanistan kıyısından 47 mil uzaklıkta uluslararası sularda battı. Yapılan müdahalede yolculardan 104 kişinin sağ olarak kurtarıldığı ve Yunanistan’ın Kalamata limanına götürüldüğü, durumları ağır olan bazı kişilerin de helikopterlerle gelişmiş hastanelere nakledilerek yoğun bakıma alındığı resmi açıklamalarda belirtildi.
Resmi açıklamalarda ve kamuoyuna yansıtılan görüntülerde, Yunanistan Sahil Güvenlik Güçleri’nin teknenin batmasından sonra hızlı bir şekilde müdahalede bulundukları ve denize dökülenlerin kurtarılması için yoğun bir çalışma yaptıkları intibaı veriliyordu. Bunun da ötesinde Yunanistan yaşanan felaket yüzünden 3 gün resmi yas ilan etmişti.
Bu arada Avrupa Sınır Güvenliği Ajansı (Frontex) adına yapılan açıklamada da, bu teşkilata bağlı bir uçağın tekneyi bir gün öncesinden takibe aldığı ve yardım teklifinde bulunduğu ancak yolcuların yardımı kabul etmedikleri ileri sürüldü.
Ancak yolculardan hayatta kalabilenlerin basın yayın organlarına verdiği bilgiler gerçeklerin hiç de resmi açıklamalarda dile getirildiği gibi olmadığını gün yüzüne çıkardı.
Her şeyden önce yolcuların yardım kabul etmedikleri bilgisi doğru değildi. Bilakis Yunanistan Sahil Güvenliği’ne yardım için talep gönderilmişti ve bu talebin yazılı metni basın yayın organlarında da yayınlandı.
Medya organlarına konuşan yolcular yardım talebinden epey bir süre, bazı haberlere göre 7 saat sonra Yunanistan Sahil Güvenliği’nin kurtarmak için bot gönderdiğini, teknenin limana çekilmesi için bota bağlandığını ancak botun çekme işlemi için harekete geçmesiyle birlikte teknenin yan yattığını bütün yolcuların da denize döküldüğünü dile getirdiler. Bu bilgi olayın deniz şartlarından kaynaklanan bir kaza değil kurtarma işleminde gereken hassasiyetin gösterilmemesi ve işlemin düzgün bir şekilde gerçekleşmesi için gerekenlerin tam olarak yapılmamasından kaynaklanan bir facia olduğunu gözler önüne seriyordu. Bunun işi ciddiye almamaktan mı yoksa kasıtlı bir ihmalden mi kaynaklandığını ise henüz yeterince bilmiyoruz.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız