Sayı : 504   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Misafir Kalem

Mehmet Toker

İmanın Hayata Tatbiki: İstikamet

  • 03 Temmuz 2023
  • 952 Görüntülenme
  • 487. Sayı / 2023 Temmuz



İstikamet, hedefe giden yolda dik ve sapmadan yürümek demektir. Hem yolun dosdoğru hem de yürüyenin dosdoğru olması demektir. Dik duruş, net tavır, onurlu ve kararlı yürüyüş demektir. İstikametin zıddı, sapma, nifak, riya, eğilme, bükülme ve neticede şahsiyetsiz hale gelmedir. Günümüzde İslam ahlakını temsil etmesi gereken Müslümanların en büyük zafiyeti ve ahlaki probleminden biri de budur.

 

 

Amellerin Allah katında makbul olabilmesi için niyetin samimi olması ve ihlâs ile eda edilmeleri gerekir. Bu ise kulun Mabudu ile arasındaki kulluk ilişkisini ahlaki zemine taşımasıyla gerçekleşebilir. Dolayısıyla asıl olan insanın niyet ve samimiyetidir.

 

 

 

“Şüphesiz Rabbimiz Allah'tır, deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vaat edilmekte olan cennetle sevinin!” (Fussılet, 41/30)

“Rabbimiz Allah’tır.” Allah’a imanın, teslimiyetin ifadesi. Kalpte olanın dil ile ikrarı. Sadırda gizli olanın lisânen zahir olması. Mümin olmanın tezahürü. Sonra dosdoğru olanlar… Ahzap Suresi, 23. Ayeti kerimenin ifadesiyle “Verdikleri sözde canları pahasına sebat gösterip dosdoğru olan adam gibi adamlar…” Hakiki Müminler. İmanı kalplerine yerleştirmiş olanlar. Kur’an’ın yetiştirmeyi hedeflediği, Allah(cc)’nün taltif ettiği kâmil insan. İstikamet sahibi insan. Bir duruşu, tavrı, ilkesi olan ve prensiplerinden taviz vermeyen istikamet sahibi kişi.

Kur’an’ı Kerim’in bütününü değerlendirdiğimizde, ana fikrin, bütün vurgunun iman ve istikamet üzere bir insan yetiştirme gayesinde olduğu ve gönderiliş amacının imanlı ve istikamet sahibi bir toplum inşa etmek olduğunu söyleyebiliriz. Sağlam bir iman sahibi, imanında tereddüt yaşamayan ve inandığı değerler doğrultusunda dosdoğru yaşayan bir kişi. Ve bu bireylerin oluşturduğu, birbirleriyle düşünce, ideal ve hedef birliği olan bir toplum. Kur’an-ı Kerim, Müslümanların sahip olması gereken bu özellikleri nihai bir gaye olarak dile getirir.

İstikamet, hedefe giden yolda dik ve sapmadan yürümek demektir. Hem yolun dosdoğru hem de yürüyenin dosdoğru olması demektir. Dik duruş, net tavır, onurlu ve kararlı yürüyüş demektir. İstikametin zıddı, sapma, nifak, riya, eğilme, bükülme ve neticede şahsiyetsiz hale gelmedir. Günümüzde İslam ahlakını temsil etmesi gereken Müslümanların en büyük zafiyeti ve ahlaki probleminden biri de budur. İstikamet; özünde duygusal ve zihinsel dengenin olduğu dürüstlük, doğruluk ve istikrarlı tutumdur. Hakiki doğruluk, her hususta ifrat ve tefritten sakınarak itidal yolunda yani sırat-ı müstakimde yürümek, dinin emirlerine uyma ve yasaklarından kaçınma konusundaki devamlılık ve bir insanın zikzak yapmadan hayat boyu takip ettiği çizgidir.

Hakikatte mümin, teorik imanını (“Rabbimiz Allah'tır” deyip) pratik imanla (dosdoğru/istikamet üzere olmakla) görünür kılan kimsedir. İslâm’a inanmanın yanında, İslâmî çizgide olmak güçlü bir hassasiyet gerektirmektedir. İslâm’ın hükümlerini önemsemek ve İslâmî ölçülere riayet etmek kişinin Müslümanlığının kalitesini göstermektedir. İtaat ehli olup isyanlardan kaçınan, ifrat ve tefritten uzaklaşan, itidal üzere hareket eden, doğruluktan ödün vermeyen, ahde vefa gösteren, taahhütlerine sadakatli olan, tutum ve davranışlarını, söylem ve duygularını İslâm’ın şiârına yaraşır bir şekilde sergileyen kul, istikamet çizgisinde olan, sırat-ı müstakim üzere olan bir mümindir. Arapça sözlüklerde istikamet kelimesiyle ilgili olarak genellikle “dinî ve ahlâkî hükümlere uygun bir hayat sürme, her türlü aşırılıktan sakınma, Allah’a itaat edip Hz. Muhammed’in sünnetine uyma” şeklinde özetlenebilecek açıklamalar yapılmıştır. Bazı ayet ve hadislerde geçen kayyım (kayyime) kelimesinin “istikamet” anlamında olduğu ifade edilmektedir.” (Mustafa Çağrıcı, “İstikamet” DİA, XXIII, 348) İman konusu, Hz. Peygamber ve ilk Müslümanlar açısından değerlendirildiğinde ameli yönü ağır basan, hal, davranış ve duruş olarak hissedilen bir husus, yaşanılan dinamik bir süreçtir. Üzerinde düşünülmesi ve gündeme taşınması gereken esas konu, tarihsel süreçte iman anlayışının neden daha çok teorik yönüyle ele alınmış olduğu hususudur. Bu durumun sosyal, kültürel ve psikolojik arka plânı vardır.

Kur’an-ı Kerim’de müminleri hedefe, yani cennete götürecek yol “sırat-ı müstakim” diye isimlendirilir. Samimi bir mümin günde beş defa kıldığı namazların her rekâtında okuduğu Fatiha suresinde: Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet!”(Fatiha,1/6) diye dua eder. Bu şekilde dua etmeyi de müminlere öğreten bizzat Yüce Yaratıcıdır. “Sırat-ı müstakim”, her türlü yanlışlık ve aşırılıklardan uzak, doğru, dengeli ve orta bir yol olarak takdim edilmektedir.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

487. Sayı Temmuz 2023