Vahyin ana gayesi tertemiz ve “ahseni takvim” olarak yaratılmış olan insanın yaratılışını bozmadan emaneti taşıyabilecek ve sahibine teslim edebilecek güvenilir bir şahsiyet oluşturmaktır. Vahiy cevheri mücevhere dönüştürmeyi hedefler. Peygamberler cevherleri mücevherlere dönüştüren sanatkârlardır.
Bugün sorunumuz, bilgi sorunu değil bilinç sorunudur. Söylem sorunu değil eylem sorunudur. Cinsiyet sorunu değil şahsiyet sorunudur. Müslümanların nüfusunun az olması sorunu değil kaht-ı rical sorunudur. Kur’an’ın inşa ettiği Müslüman kimliğine sahip olamama sorunudur. Müslüman olduğunu ifade edip, münafık veya kâfir gibi yaşama sorunudur.
Arapça şahıs kelimesi, birey, kişi ve benlik anlamına gelir. Şahsiyet, insanı diğer insandan ayırmamıza sebep teşkil eden, kişinin şahsına münhasır duruş, duyuş, tavır ve davranış özelliklerinin kapsamıdır. Bu kelimenin fiili olan teşhisin ilk anlamı ise şahısları ayırt etmek ve tanımaktır. Belli başlı durumlara ve olaylara dair gözlem yapıp hüküm vermeye de teşhis denir. Bu kelime tıpta ve edebiyatta terim anlamında kullanılır. Tıpta teşhis, tanı koyma demektir. Hastalığın belirlenmesi, adının konulması, sınırlarının çizilmesi, diğer hastalıklardan farkının ortaya çıkarılmasıdır. Edebiyatta teşhis ise, hayvanlara ve cansız varlıkları, insana özgü vasıflarla anlatma sanatıdır. Hayvanları ve cansız varlıkları şuurlu, akıllı, düşünebilen ve düşüncesini beyan edebilen varlıklar haline getirmektir. Şahsiyet kazandırmaktır.
Şahsiyet, kişilik özelliklerinin kaynağını meydana getiren meleke, bir canlının tabiatından kaynaklanan eğilimlerinin bütünüdür. Bir insanı diğer insanlardan ayıran onun akli, ruhi ve davranış kimliğidir şahsiyet. Müslüman, şahsiyeti ile diğer din mensuplarından ayrılan inancı doğrultusunda kendine özgü bir tavrı, duruşu, kimliği ve kişiliği olan bir şahıstır. İnandığı değerlerin temsilcisidir. İnsanın şahsiyetinin üzerine inşa edildiği iki temel vardır. Bunlardan birincisi kalıtımsal olarak getirdiği kendi, irade ve tercihinin olmadığı, yaratılıştan getirdiği özellikleri, kabiliyeti, fıtratıdır. İkincisi ise kendi tercihleri ile şekillenen, eğitimle geliştirilebilen, inanç ekseninde oluşturulan özellikleridir. Birincisine insanın tabiatı, karakteri denilirken ikincisi insanın şahsiyetidir. Hz. Peygamber Efendimizin: “İnsanlar altın ve gümüş madenleri gibidir. Onların cahiliye dönemde hayırlı ve değerli olanları, dinî emirleri anlayıp amel ettikçe İslâm devrinde de hayırlılarıdır.” Hadisin ikinci rivayeti ise “Siz insanları madenler (gibi cins cins) bulursunuz. Onların Cahiliye döneminde hayırlı ve değerli olanları, İslâm devrinde de hayırlılardır.”(Müslim, “Birr”, 160; Buhârî, “Enbiyâ”, 2) Hadisi şerifin her iki rivayeti de sahihtir. Rasûlullah (sav)’in insanları madenlere benzetmesi şu açılardan anlaşılabilir: İnsanların tabiatları, karakterleri ve psikolojileri farklı farklıdır. İnsanların tabiatı, karakteri, yaratılışı gereği, kerem sahibi ve bayağılık olmak üzere farklılık gösterebilir. Bunu madenlerin kıymetli olmasında farklılık göstermesinden anlaşılır. Bazısı altın ve gümüş gibi değerli, bazısı da demir ve kalay gibi düşük değerlidir. “Onların Cahiliye dönemde hayırlı ve değerli olanları, İslâm devrinde de hayırlılarıdır” (Müslim, “Birr”, 160; Buhârî, “Enbiyâ”, 2) ifadesi insanların tabiat/karakter olarak en değerlileri cahiliye döneminde en hayırlı olanlarıdır. Ancak dini emirleri anlayıp amel etme şartı vardır. Değerli olan tabiatı, İslam ile şereflendikten sonra daha da değer kazanmıştır. Cevheri değerli olan bir maden, sanatkâr tarafından işlenip, sanat eseri haline getirildiği zaman değerine değer katar. Mesela altın maden olarak değerlidir. Ancak, eritilip, kalıba konulup, şekil verilip kolye veya bilezik haline getirildiğinde çok daha değerli hale gelir. Hz. Peygamberin teşbihini bu şekilde anlayabiliriz. Değerli olmayan bir cevher veya madende yine sanatkârın elinde yontulup, biçilip, yerine göre eritilip, dövülüp belirli bir şekil verilirse değerli hale gelir. İşte İslam veya İslam ahlakı kişilere şahsiyet kazandıran sanatkâr mesabesindedir. Tabiatı değerli olsa da olmasa da insan İslam’la değer kazanır. İman potasında enaniyetini eriterek, ibadetle nefsini yontarak, ahlakla kendisine şekil vererek kâmil hâle gelebilir.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız