Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Satırdan Sadra

Adil Akkoyunlu

İslam, Şahsiyetli İnsan Yetiştirme Okuludur

  • 31 Ağustos 2023
  • 244 Görüntülenme
  • 489. Sayı / 2023 Eylül



Allah’ın, şahsiyetli, şerefli yarattığı insanı, kimsenin onursuzlaştırma hakkı yoktur. Tarihin her döneminde, Firavunlar, insanları kendilerine kul – köle yapmak, “En yüce Rab” oluşlarını kabul ettirmek için önce şahsiyetlerini ellerinden alıyorlardı. Toplumu, tepkisiz sürü haline getiriyorlardı. Bu nedenle halk, Firavun’un yaptığı her zulme sessiz kalıyor, hatta alkış tutuyorlardı. Çocuklarını öldürürken bile bir tepki göstermiyorlardı.

 

 

 

 

Bir insan, vahye ne kadar bağlanır ve Peygamber’i ne kadar örnek alırsa o kadar şahsiyetli, şerefli ve saygın olur. Çünkü İslam’ın yasakladığı her şey onur kırıcı şeylerdir. Emirleri ise; insanları, insan olarak inşa eden, şahsiyet sahibi yapan, yücelten hükümlerdir.

 

 

 

Şahsiyetini yitiren kimse, bütün değerlerini ve güzel vasıflarını da yitirir. İnsanlığını yitirir. Şahsiyeti olmayanın; aklı, düşüncesi ve iradesi de olmaz. Dini, devleti, vatanı, milleti, ailesi, onuru, şerefi de olmaz. Dış düşmanlar, hep bu şahsiyetsiz, hainleri bulup kullanıyorlar.

Şahsiyetini alamazsanız bir insanın, hiçbir şeyini alamazsınız. Şahsiyetini alınca da hiçbir şeyi kalmaz. Şahsiyetini satan, her şeyini satar. Kendine ihanet eden; dinine de, devletine de, vatanına ve milletine de ihanet eder.

Onlarda Allah korkusu olmadığı için, ahlak da olmaz. Ahlak olmadığı için utanma duyguları da olmaz. Her kötülüğü yapmaktan çekinmezler. Peygamber (sav)’in sözü bunu en güzel bir şekilde izah etmektedir: “Utanmazsan dilediğini yap.” (Buhari, “Ehadisü’l Enbiya”,54)

Toplum içinde bir değerleri ve yerleri bulunmayan, şahsiyetlerini kiraya vermiş olan kişiliksiz ve kimliksiz gölgelerdir onlar. Başkalarının gölgesidirler sadece. Hz. Ömer (ra) ne güzel söylüyor: “İnsanların en cahili: Kendi ahiretini başkasının dünyası için satandır.”

Allah’ın, şahsiyetli, şerefli yarattığı insanı, kimsenin onursuzlaştırma hakkı yoktur. Tarihin her döneminde, Firavunlar, insanları kendilerine kul – köle yapmak, “En yüce Rab” oluşlarını kabul ettirmek için önce şahsiyetlerini ellerinden alıyorlardı. Toplumu, tepkisiz sürü haline getiriyorlardı. Bu nedenle halk, Firavun’un yaptığı her zulme sessiz kalıyor, hatta alkış tutuyorlardı. Çocuklarını öldürürken bile bir tepki göstermiyorlardı.

“(İşte Firavun bu şekilde) Toplumunu tahfif etti. (Tahkir etti. Onurlarını, şeref ve şahsiyetlerini, güçlerini ellerinden aldı, küçük düşürdü.) Onlar da ona boyun eğdiler (itaat ettiler). Çünkü onlar fasık (yoldan çıkmış) bir toplumdu.” (Zuhruf, 43/54)

Her Peygamberin yaptığı ilk iş: Kendisine inananlara önce şahsiyet (kişilik) ve özgüven kazandırarak onurlu bir hayat sürmelerini sağlamak olmuştur.

Para ve makam sahipleri (mütref ve mele)’nin itibar gördüğü toplumlarda; dışlanan, adam yerine konulmayan, hayvandan bile aşağı görülen insanlar, Müslüman olup İslam toplumuna katılınca, en değerli insan olabiliyorlar ve en önemli görevleri üstlenebiliyorlar. Tarihte bunun örnekleri saymakla bitmez. İslam’da üstünlüğün ölçüsü: İmandır, takvadır, ilimdir, irfandır, tefekkürdür. Mal, makam, ırk, soy, renk,dil ve sınıf değil.

“Bir gün Allah’ın Rasulü, ashabıyla sohbet ederken soruyor: “Kim gidip Kâbe’de Kur’an okuyacak?” Cemaa­tin içerisinde ilk ileri atılan Abdullah İbni Mesud oluyor: “Ben giderim, ya Rasulullah.” diyor.

Mesud oğlu Abdullah… Zarif ve narin yapılı bir Müslüman. Çok çelimsiz. Hatta bir gün bazı sahabeler, onun bacaklarını gördüler ve inceliğine güldüler. Allah’ın Rasulü uyardı onları. Abdullah'ın bacaklarının, Uhud Dağı'ndan daha ağır olduğunu ifade buyurdu.” (Ramazan oğlu Mahmud Sami, Ashab- ı Kiram: 2/26)

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

489. Sayı Eylül 2023