Ez-Zâhir; Varlığı, birliği aşikâr/apaçık olan, birçok delil bulunan, eserleri ile tanınan, her şeyin dış yüzünü yaratan, kendisini varlıkla ifşa eden/ortaya koyan, belgelendiren, sıfatlarıyla zâhir olan, her şeyden yüce olan, sonsuz kudreti sebebiyle her şeyin üstünde yegâne gâlip olandır.
EZ-ZÂHİR: “Sözlükte bir şey gizliyken açığa çıkmak, açık/belirgin olmak, üstün/yüksek olmak, gâlip gelmek, üzerine çıkmak, bir şeye vâkıf ve nâil olmak, kahretmek ve yardım etmek anlamlarındaki “z-h-r” kökünden türeyen “zâhir”; açık, vâzıh ve âşikâr olmak demektir”( Kâmus’l-Muhît Tercümesi, Firuzabâdî, c.2, s.512 / TefsîruEsmâillâhi’l-Husnâ, Zeccâcî, s.137 / Esma-i Hüsna, Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ, s.128 / İslâm Ansiklopedisi, c.44, s.85.)
“Muttali kılmak; gâlip getirmek” manalarına gelen “izhâr” kavramı da Allah’a nisbet edilir. (Bkz.El-Muʿcemü’l-Müfehres, M. Fuat Abdülbâkî, “ẓhr” md.)
Ez-Zâhir; Varlığı, birliği aşikâr/apaçık olan, birçok delil bulunan, eserleri ile tanınan.
Ez-Zâhir; Her şeyin dış yüzünü yaratan.
Ez-Zâhir; Kendisini varlıkla ifşa eden/ortaya koyan, belgelendiren.
Ez-Zâhir; Sıfatlarıyla zâhir olan.
Ez-Zâhir; Her şeyden yüce olan.
Ez-Zâhir; Sonsuz kudreti sebebiyle her şeyin üstünde yegâne gâlip olandır. Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Nihayet biz insanları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.” (Saff, 61/14)
İmam-ı Mâtürîdî (ra) ez-Zâhirism-i şerifine “Hiç kimsenin yenilgiye uğratamayacağı galip ve hâkim, aklî ve naklî delillerle varlığı ve birliği apaçık” (Te’vîlâtü’l-Ḳur’ân, Mâtürîdî, c.14, s.333-334) manasını verir.
Fahreddin er-Râzi (ra) ’a göre: “O Allah görünmeyen, (inananlara) yardım eden ve (yaratıklarına) rızık veren, sıkıntı ve dertlerini gideren, kimsenin gücüne ihtiyacı olmayan Zâhir’dir.” (Şerhu’l-Esmâi’l-Hüsnâ, Fahreddin er-Râzî, s.311-312 / Esma-ül Hüsna, Heyet, s.36-37)
İbn Kayyım el-Cevziyye (ra): “Allah’ın “Zâhir” oluşu, O’nun her şeyden üstün olmasını gerektirir. Çünkü Zâhir, her şeyin üstünde olan, içindekileri çevreleyen ve dıştan görünen demektir. Allah’ın Zâhir ve Bâtın oluşu, mekânla ilgili kuşatıcılığa işaret eder.” (Tarîku’l-Hicreteyn, İbn Kayyım el-Cevziyye, s.47)
İmam Gazâlî (ra) de der ki: “Şânı Yüce olan Allah-ü Teâlâ, duyuların idraki ve hayal hazinesi ile aranacak olursa Bâtın’dır; İstidlâl yoluyla akıl hazinesi tarafından aranacak olursa Zâhir’dir. Zâhir olan bir şeyde şüphe vuku bulmaz, insanlar O’nu anlama hususunda ihtilâfa düşmez. Hâlbuki bir kısım insanların zihninde Allah’ın mevcudiyeti hakkında birçok şüpheler vardır. Eğer akılla Allah’ı bilmek gayet açık olsaydı, herkes bilirdi ve hiç şüphe eden bulunmazdı. Buna göre, Allah’ı akılla tanımak nasıl olur?
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız