Kur'an'ın ölümsüz örnekleri olan bütün peygamberlerimiz Ümmet-i Muhammed'in mürebbileridir. Bu mürebbilere talebe olacağımızın sözünü Bakara suresinin son ayetlerini okuyarak veririz. " Rasül, Rabbinden kendine indirilene önce kendisi iman etti, sonra da müminler. Hepsi Allah'a, meleklerine, mesajlarına ve elçilerine inandılar." (Bakara, 2/285) Peygamberlere iman etmek, onların eğitimine girmeye ve onları hayata taşımaya söz vermektir. Peygamber kıssalarını Rabbimizin anlatmaktaki muradına uygun olarak anlamak ta ancak bu bakış açısı ile gerçekleştirilebilir. Her birimiz kendi kendimize "Hz. Âdem'i, Hz. İbrahim'i, Hz. Musa'yı, Hz. İsa'yı ve zamana ve zemine takip edilmek için izler bırakan diğer peygamberleri nasıl örnek alabilirim?" diye sormalıyız. Bu sorunun cevabı olarak hayat yolcuğumuzun değişik dönemlerinde bir peygamberimiz elimizden tutacaktır. Bireysel ve toplumsal hayatımızdaki sorunların çözümünün ilk adımı, bu sorunları çözmek için hangi peygamberimizi ya da peygamberlerimizi örnek alacağımızı tespit etmektir.
Yaşadıkları coğrafyalar farklı olmasına rağmen modern dünyanın Müslümanlarının tamamı içimizdeki ahlaksızlıktan şikâyetçi. İçinde yaşamış olduğumuz sokağa, mahalleye, şehre baktığımızda her birimiz, her gelen günün ahlakımızdan bir şeyleri alıp götürdüğüne şahit oluyoruz. İbadetlerimiz ahlaka dönüşmediği için insanlık kumaşımızın kalitesi sürekli düşüyor. Kokuşmaya başlayan sosyal hayat istesek de istemesek de bizi de etkiliyor. Farkına varmaksızın hassasiyetlerimizi kaybediyoruz. Allah'ın koyduğu sınırların dışında olduğu için anormal olan birçok şeyi normal gibi kabullenmeye başladık.
Yaşamış olduğumuz ahlak probleminin çözüm yolunu bize hangi peygamberimiz gösterir diye Kur'an'a başvurduğumuzda Hz. Yusuf (as) bize örnek gösteriliyor. Hz. Yusuf (as) dan muhabbetin, bilginin, gücün, tevazunun, hoşgörünün, affetmenin ve bağışlamanın ahlakını öğreniyoruz. Hz. Yusuf'un hayatı, ahlakın dibe vurduğu bir toplumda iman, ihlâs, ilim, liyakat, iffet, sabır ve sebat sahibi bir insanın koca bir topluma nasıl istikamet kazandırdığının kanıtıdır.
Malumunuz olduğu üzere Yusuf suresi baştan sona Hz. Yusuf'un hikmetlerle dolu olan hayatını anlatır. Hz. Yusuf'un tarihsel hayatı üzerinden tüm zamanlar ve mekânlar üstü "ebedi hakikatler" açıklanır. Surede hiçbir tefsirle bitirilemeyecek ibretlerden bahsedilir. " Doğrusu, Yusuf ve kardeşlerinin kıssasında öğrenmek isteyenler için asla tüketip bitirilmeyecek kadar çok dersler vardır." (Yusuf, 12/7)
Yaşanmakta olan ahlak erozyonundan şikâyetçi olan ve sorumluluk bilincinin gereği olarak neler yapabilirim? diye kendini sorgulayan bütün salih insanların Yusuf suresini defaatle tilavet etmesi gerekiyor. Kıssayı anlatılış amaç ve maksadına uygun olarak anlamak için farkına varamadığımız ama zihinlerimizde yer edinmiş olan temel bir yanlıştan kurtulmalıyız. Bu yanlış, surenin konusunun bir aşk hikayesi olmadığı gerçeğidir.
Hz. Yusuf gibi dindarlığımıza ahlakımızı şahit kılmalıyız. Dindarlık, riya ve şekilden daha ziyade, şuur, iman ve ahlakla ilgilidir. Yusuf suresinde Hz. Yusuf'un fiziksel dünyasındaki güzelliğinin ve dindarlığının şahidi, ibadetlerinin hayatına yansıması olan ahlakıdır. Unutmayalım ki ahlak olarak davranışa dönüşmeyen ibadetler, insanı dindar değil, tıpkı Yahudiler gibi dinsel yapar. Dinsellik, şuur ve bilinçten yoksunluk, riyakârlık ve faydacılıktır.
Surenin mesajını alan Sevgili Efendimiz gereğini yaptı ve ahlakıyla toplumuna istikamet kazandırdı. Şikâyetçi olmayı ve sağımıza- solumuza bakmayı bırakıp, yaşadığımız zamanın ve mekânın Yusuf'u olma mücadelesini vermeliyiz.
Yaşanmakta olan ahlaki erozyona çare olması duasıyla bu sayımızda sizlerin huzuruna "Kur'an ve Sünnette Ahlak Terbiyesi" dosyasıyla çıkıyoruz.
Makaleleri ile elinizde ve gönlünüzde olmamıza vesile olan değerli yazarlarımıza teşekkürlerimizi arz ediyor, siz vefalı ve fedakâr okurlarımızı dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.
Haziran sayımızda buluşmak duasıyla Allah'a emanet olun.