Akıl ve ruh, insanda bulunan gerçek mahiyetini yalnızca Rabbül Aleminin bildiği, görünmeyen ancak amelleriyle ortaya çıkan soyut iki cevherdir. Bedende ki et ve kemik misali biri diğeriyle değer bulur ve anlam kazanır.
Akıl ve ruhun fonksiyonlarını doğru ve eksiksiz bir şekilde yerine getirebilmesi için doğru bilgiye ihtiyacı vardır. Buda vahiy merkezli sahih bilgi ile mümkündür. Kulluk ve sorumluluk bilinci ancak Kur’an, sünnet ve bu çerçevede oluşturulmuş sahih bilgi birikimi ile gerçekleştirilebilir.
- haram gıdalarla, genetiği bozulmuş gıdalarla, haram kazanılmış lokmalarla beslenmesi vücudun düşünce ve amellerine sirayet edecektir. Böyle beslenen vücuttan, akıl ve ruh tan da Salih Amel çıkması zor olacaktır.
“Hamd Âlemlerin Rabbi Allah’a, Salat ve selam alemlere rahmet Hz. Muhammed (sav)e olsun”
Rabbimiz insanı yeryüzünde halife olarak yaratmış, onu akıl, ruh, irade gibi nimetlerle donatmış ve yalnızca kendisine kulluk yapmakla da sorumlu tutmuştur. Bu görev ve sorumlulukların yerine getirilebilmesi sahip olunan bu nimetlerin yerli yerince kullanılması ve korunması ile mümkün olmaktadır. Allah’a kulluk görevinde, sorumluluk hususunda akıl, ruh ve irade muhatap alınmıştır. Bunların, akılla bilinebileceğinden, ruhi melekelerle idrak edilebileceğinden, irade ile uygulanabileceğinden dolayı da bedeni, aklı ve ruhu korumayı dinin temel esaslarından görmüştür.
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.(Tahrim-6)
“Senin üzerinde Rabbinin hakkı var, ehlinin hakkı var, nefsinin de hakkı var. Her hak sahibine hakkını ver.” (Buhari, Edeb 86, Savm 51)
Akıl ve ruh, insanda bulunan gerçek mahiyetini yalnızca Rabbül Aleminin bildiği, görünmeyen ancak amelleriyle ortaya çıkan soyut iki cevherdir. Bedende ki et ve kemik misali biri diğeriyle değer bulur ve anlam kazanır. Kafa ve kalb bunların bedendeki yeri olarak kabul görmektedir.
Kur’an, aklın ve ruhun mahiyetlerinden çok; işlevlerine, kullanımlarına ve korunmalarına dikkat çekmiş ve önem vermiştir. Akıl ve ruh hastalıklarına da bu çerçeveden bakmıştır. Şirk, küfür, nifak ve Allah’a kulluğun önündeki bütün engelleri, büyük günahları hastalık olarak nitelendirmiştir.
“Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır”(Bakara,2/10)
“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”(Araf,7/179)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız