El-Cebbâr; âsi ve azgınları kahredici, emir ve yasaklardan istediÄŸini kullarına yaptırmaya gücü yeten, her ÅŸeye hâkim ve galip olan, emrine karşı konulamayan, yaratıklarını istediÄŸi istikamette zorlayan, kendisi herhangi bir ÅŸeye zorlanamayan, kahhar, buyruÄŸunu her ÅŸeye geçiren. “Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini iÅŸte böyle mühürler.” (Mü’min, 40/35)
Allah-ü Teâlâ kendi güç ve kuvvetiyle (ceberutluÄŸu), bütün ceberutları/zorbaları/diktatörleri yenmiÅŸ ve ululuÄŸu ile onlara üstün gelmiÅŸtir. Hiçbir iktidar sahibinin hükmü O’na uygulanamaz. Bütün varlıklar ve iktidar sahipleri O’na boyun eÄŸer. Hiç kimse O’na emir veremez. Herkes O’nun emirlerine uymak zorundadır. Allah, emredilen deÄŸil; emir verendir. O, maÄŸlup deÄŸil; galip olandır.
EL-CEBBÂR: Arapça “cebr” kökünden mübalaÄŸalı ism-i fâildir. “Herhangi bir ÅŸeyi bir çeÅŸit baskı ile ıslah etmek, düzeltmek” (Müfredât, Rağıb el-Ä°sfehânî, s.117) demektir.
El-Cebbâr’ın sözlük anlamı; zalim, kibirli, gaddar, azgın, zorba, kahredici, insanları hükmü altına alan, istediÄŸi ÅŸeyi yaptırmaya zorlayan, merhametsiz ve baskıcı.
El-Cebbâr kelimesi, Arap literatüründe “Ezdad/iki zıd” anlamı birlikte taşıyan kelimelerdendir:
El-Cebbâr; zayıfı güçlendiren, dertlere derman veren, kırık gönülleri tamir eden, kırığı onararak kırık kemikleri birbirine kaynaÅŸtıran, güçlük çekenin güçlüÄŸünü/zoru kolaylaÅŸtıran, musibete uÄŸrayana sabır ve metanet veren, sabredenlere büyük mükâfatlar vadeden, yoksullara rızık vererek zenginleÅŸtiren, eksikleri giderip tamamlayan, telâfi eden, periÅŸanlıkları yoluna koyup düzelten, yaratıklarının iÅŸlerini düzelten ve iyiye götüren, her güçlüÄŸü kolaylaÅŸtırandır.
Allah (cc) kendi yolunda zorluklar ve gönül kırıkları içinde olan kullarına yardım eder ve onların gönüllerinin kırıklıklarını giderir. Onları zorluklar içine düÅŸüren zorbaların gücünü kırar.
üç yıllık Mekke’deki tevhid mücadelesinde bunalan Peygamber (sav), Ä°slâm’a yeni bir yurt arayışı içinde Taif Åžehri’ne gitti, ancak bu sefer hüsranla neticelendi. TaÅŸlandı, ayakları al kan içinde kaldı. Mahzun olan, kalbi kırılan Muhammed’i (sav) Allah-ü Teâlâ Cebbâr ism-i ÅŸerif’i ile onarmak için Hıristiyan köle Addas’ın ve cinlerin imanla ÅŸereflenmesini saÄŸladı. Bir müddet sonra da bir gece Mekke’den Kudüs’e oradan da Mîrac’a çıkararak, Rasûlullah’in kalp kırgınlığını giderdi.<
Ali (ra) münacatında:
يَا جَابِرَ كُلِّ كَسِيرٍ وَيَا مُسَهِّلَ كُلِّ عَسِيرٍ
OkunuÅŸu: “Yâ Cabira külli kesîrin ve ya müsehhile külli asîr.”
Manası: “Ey her kırığı kaynaÅŸtırıp, birleÅŸtiren ve her zorluÄŸu kolaylaÅŸtıran (Allah’ım!)” (Esmâü’l-Hüsnâ, Ali Osman TATLISU, s.58) diye dua ederdi.
El-Cebbâr; azameti ve yüceliÄŸinden dolayı kendisine boyun eÄŸen ve seven kalplere çeÅŸit çeÅŸit kerametler, türlü türlü marifetler ve imani hakikatler ihsan eden ulu ve yüce.
El-Cebbâr ismi üç mana ihtiva eder: Hükümranlık, Mutlak otorite ve Yücelik.
El-Cebbâr ism-i ÅŸerifi; Allah’ın Mütekebbir, Melik, Azîm ve Kahhâr isimleri gibi ululuk ve yücelik bildiren bir ismidir.
El-Cebbâr; âsi ve azgınları kahredici, emir ve yasaklardan istediÄŸini kullarına yaptırmaya gücü yeten, her ÅŸeye hâkim ve galip olan, emrine karşı konulamayan, yaratıklarını istediÄŸi istikamette zorlayan, kendisi herhangi bir ÅŸeye zorlanamayan, kahhar, buyruÄŸunu her ÅŸeye geçiren. “Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini iÅŸte böyle mühürler.” (Mü’min, 40/35)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız