Savaş Alanı , Mahmut Bilgiç
Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Sağlık

Mahmut Bilgiç

Savaş Alanı

  • 08 Mayıs 2020
  • 1211 Görüntülenme
  • 449. Sayı / 2020 Mayıs
Yazıyı Dinle
0:00
0:00
Yazarın Diğer Yazıları
Mahmut Bilgiç
Tüm Yazı Arşivi



Salgın lisan-ı haliyle savaÅŸ stratejimizi deÄŸiÅŸtirmemiz gerektiÄŸini haykırıyor. Bulaşıcı enfeksiyonlarla mücadelede Bernard’ın tezini önemsemeliyiz. Yani savaÅŸ alanını, yani dahili, yani savunma hattını, yani bağışıklık sistemini tam kapasite çalışır hale getirmeliyiz. Metchnikoff ve asistanlarını mikrop denizinin içinde koruyan her ne ise bu yeni virüs fırtınasında insanların bazılarının hastalık belirtilerini ya hiç hissetmemesi yada çok hafif atlatmasının ardındaki sır aynıdır: SaÄŸlıklı iÅŸleyen bir bağışıklık sistemi.

 

Bağışıklık sistemini birkaç günde ayaÄŸa kaldıracak sihirli bir formül yoktur. Bu durum bir meyve aÄŸacı dikmeye benzer. Meyvelerini toplamak için uzunca bir süre beklemeniz gereken, sabır ve sebat gerektiren bir maraton. Nizamın nasıl iÅŸlediÄŸini bildiÄŸim için birkaç günde iyileÅŸtirme vaatlerine hiç kulak asmam.

 

ÇaÄŸdaÅŸ!( Ortodoks ) tıp hekimleri yıllardır hastanın bağışıklık sistemini deÄŸil, enfeksiyona neden olan etmeni hedef haline getirmiÅŸlerdir. Bu hedef alma 19. yüzyılda penisilinin antibiyotik etkilerini keÅŸfeden hekim ve araÅŸtırmacı Louis Pasteur ile baÅŸlamıştır. Pasteur, mikroorganizma teorisinin geliÅŸtirilmesinde önemli rol oynamıştır. Bu teoriye göre, farklı bulaşıcı organizmalar farklı hastalıklara neden olur. Pasteur yaÅŸamının büyük bölümünü, enfeksiyona neden olan organizmaları öldürecek maddeler bulmaya adamıştır. KuÅŸkusuz Pasteur ve bulaşıcı hastalıkların tedavisi için etkili yöntemler geliÅŸtiren bilim insanlarına teÅŸekkür borçluyuz. Ancak enfeksiyon denklemi enfeksiyona neden olan organizmanın gücüyle sınırlı deÄŸildir.

19. yüzyılda yaÅŸamış bir baÅŸka bilim insanı olan Fransız Claude Bernard’ın da tıbba büyük katkısı olmuÅŸtur. Ancak Bernard’ın saÄŸlığa ve hastalığa bakış açısı farklıydı. Bernard hastalık tespitinde vücut içinin enfeksiyona neden olan organizma veya patojenden daha önemli olduÄŸu görüÅŸündeydi. Bireyin dahili durumunun, yani enfeksiyona karşı direnci olup olmamasının mikroptan daha önemli olduÄŸunu düÅŸünüyordu. Ona göre hekimler bu dahili araziyi hastalıkların geliÅŸemeyeceÄŸi, barınamayacağı bir ortama dönüÅŸtürmek konusuna yoÄŸunlaÅŸmalıydı.

Bernard’ın teorisi ilginç bazı araÅŸtırmalara öncülük yaptı. Aslında mikroorganizma teorisinin savunucuları bu araÅŸtırmalardan bazılarına düpedüz delilik bile diyebilir. Bu araÅŸtırmalardan en ilgincini akyuvarları keÅŸfeden Rus bilim insanı Elie Metchnikoff yapmıştır. Metchnikoffve asistanları, milyonlarca kolera bakterisi içeren kültürler almış, ancak hiçbiri koleraya yakalanmamıştı. Bunun nedeni bağışıklık sistemlerinin tam kapasite çalışmasıydı. Bernard gibi Metchnikoff da bulaşıcı hastalıklarla baÅŸa çıkmanın doÄŸru yolunun, bedenin kendi savunmasını güçlendirmeye odaklanmak olduÄŸuna inanıyordu.

Pasteur ile Metchnikoff yaÅŸamlarının son yıllarına dek mikroorganizma teorisinin yararları ve Bernard’ın bireyin dahili yapısına odaklı bakış açısı konusunda bilimsel fikir alışveriÅŸinde bulundular. Pasteur ölüm döÅŸeÄŸindeyken ÅŸöyle demiÅŸti “ Bernard haklıydı. Patojenin önemi yok. Önemli olan savaÅŸ alanının kendisi.’’ Ne yazıkki Pasteur’ün mirası patojen saplantısı oldu. ÇaÄŸdaÅŸ tıp bireyin dahili yapısının; yani “ savaÅŸ alanının ‘’ önemini büyük oranda unuttu.

Bu gün geldiÄŸimiz noktada sahip olduÄŸumuz tek ÅŸey ne yazık ki; mikropların direnç geliÅŸtirmesi sebebiyle modası geçmiÅŸ yüklü bir antibiyotik cephaneliÄŸidir. Neredeyse hiçbir iÅŸe yaramayan bu demode silahlarla mikrop ordusuna karşı giriÅŸeceÄŸimiz amansız savaşı kaybedeceÄŸimiz aÅŸikâr. Bununla birlikte ne kadar yürek yaralayıcıda olsa görünen o ki; biz ne dersek diyelim ilaç fabrikaları harıl harıl antibiyotik üretmeye ve koskoca bir insanlık bu ilaçları leblebi gibi yutmaya devam edecektir.

O HALDE NE YAPMALIYIZ?

Salgın lisan-ı haliyle savaÅŸ stratejimizi deÄŸiÅŸtirmemiz gerektiÄŸini haykırıyor. Bulaşıcı enfeksiyonlarla mücadelede Bernard’ın tezini önemsemeliyiz. Yani savaÅŸ alanını, yani dahili, yani savunma hattını, yani bağışıklık sistemini tam kapasite çalışır hale getirmeliyiz.

Metchnikoff ve asistanlarını mikrop denizinin içinde koruyan her ne ise bu yeni virüs fırtınasında insanların bazılarının hastalık belirtilerini ya hiç hissetmemesi yada çok hafif atlatmasının ardındaki sır aynıdır: SaÄŸlıklı iÅŸleyen bir bağışıklık sistemi.

Bağışıklık sistemi özel bir alan olduÄŸu için anlaşılmaz tıbbi terim ve kavramlarla size sıkıntılı anlar yaÅŸatmak niyetinde deÄŸilim. Medyada da zaten epeyce bilgi verildi. Ben yalnızca gözden kaçan bir iki önemli noktayı hatırlatmak istiyorum.

Neredeyse her meseleyi yeme içmeye baÄŸlama gibi eÅŸine ender rastlanan bir yeteneÄŸimiz var. Tüm yolların Roma’ya çıktığı gibi her nasılsa alâkasız konuları bile dönderip dolaÅŸtırıp “ boÄŸazlar meselesine ‘’ baÄŸlıyoruz. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde de aynı oyunu sahneliyoruz. Ağızdan mideye uzanan hesaba gelmez tavsiyeler gırla gidiyor. Halbuki düzenli egzersiz, stres yönetimi, uyku kalitesi ve pozitif ruh hali saÄŸlıklı iÅŸleyen bir bağışıklık sistemi için beslenmeden çok daha önemlidir. Fakat dudak bükerek “bunlar zaten bildiÄŸimiz ÅŸeyler” diye mırıldandığınızı duyar gibi olduÄŸumdan ve zaten uygulamayacağınızı bildiÄŸimden, realistçe bir yaklaşımla tamda sizin duymak istediÄŸiniz cinsten ÅŸeylerden; ama pekte alışık olmadığınız bağışıklık desteklerinden söz edeceÄŸim.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

449. Sayı Mayıs 2020