Batı; sömürgeci, istilâcı, talancı ve yalancı çapulculardan meydana gelmiş çok ilahlı bir dünyadır. Batı dünyasının hakta ve hukukta asla ve kata yeri olmayan bu eylemlerine dur deyip son verecek olan yegâne güç İslâm’dır. Batının İslâm’a düşmanlığı da bundandır. Batıda din özgürlüğü olmaz. Batıda din özgürlüğü aslında “dinden özgürleşme” olarak ortaya çıkmıştır.
Batı’da belli aralıklarla tekrarlanan Kur’an yakılması olayı da, tıpkı Hz. Peygamber’e yönelik eylemler gibi yeni değildir. İslâm’ın zuhurundan bu yana İslam’a yönelik düşmanlık ve saldırılarda esasen iki ana hedef olmuştur: Kur’an ve Hz. Peygamber. Kur’an kıyamete kadar evrensel mesajlar içeren bir hayat kitabı olarak tahrif edilmemiş yegâne kutsal kitaptır. Hz. Peygamber ve onun sünneti de Kur’an’ın hayata yansımış biçimi (yürüyen Kur’an) olduğu için, Müslümanların pratik hayat rehberini temsil ediyor.
Batının lügatinde İslâm yegâne daimi düşmandır. Batı uygarlığını meydana getiren düşünce ve edebiyata baktığımızda güçlü bir İslâm korkusu taşıdıklarını, çok azının İslâm söz konusu olduğunda namuslu davrandığı görürüz. Batı’ya meydana okuyan ve Batı uygarlığını ciddi şekilde yargılayabilen İslâm, her zaman onların en büyük korkusu olmuştur. Bu anlamda Batı’nın en şöhretli yazar ve düşünürleri İslâm söz konusu olduğunda sağduyuyu yitirmiş, düşmanca bir tavır sergilemekten kaçınmamışlardır. Bunların içinde pek azı dürüst ve namuslu davranmıştır.
Batı; sömürgeci, istilâcı, talancı ve yalancı çapulculardan meydana gelmiş çok ilahlı bir dünyadır. Batı dünyasının hakta ve hukukta asla ve kata yeri olmayan bu eylemlerine dur deyip son verecek olan yegâne güç İslâm’dır. Batının İslâm’a düşmanlığı da bundandır. Batıda din özgürlüğü olmaz. Batıda din özgürlüğü aslında “dinden özgürleşme” olarak ortaya çıkmıştır. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa’da/Batı’da İslâm karşıtı hemen her eylemin içinde yer alan, farklı zamanlarda Danimarka’daki karikatürleri yayımlayıp karikatür sergi ve yarışmaları düzenleyen ve ayrıca “Kur’an Hollanda’da yasaklanmalı”, “Muhammed Hollanda’da yaşasaydı kovardım” hezeyanlarının sahibi, aşırı sağcı Wilders ve benzeri klasik İslâm karşıtı, aşırı sağcı parti ve liderlerin yerini yeni nesil aşırı sağcıların aldığı görülmekte. Geçmiş asırlarda olduğu gibi, bu asrımızda da Batı, İslâm düşmanlığını kendine varlık sebebi kılmıştır. Yani Batı, İslâm düşmanlığı ile ayakta kalmaya çalışıyor. İsveç’te Kur’an yakılması, Norveç’te Kur’an’ın yırtılması ve Fransa’da Charlie Hebdo’nun Hz. Peygamber’i tahkir eden karikatürleri yeniden yayımlaması olayları, Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra en yetkili ağızlardan “İslâm’ın yeni düşman” olarak ilanı sonrasında, bilhassa 11 Eylül 2001 ve Danimarka’daki (2005) karikatür krizinin ardından Batı’da pek çok ülkede meydana gelen İslâm, Kur’an ve Hz. Peygamber karşıtı benzer olayların güncellenmesinden ibarettir. Bu olaylarda şahıslar ve dekor değişse de Kur’an ve Hz. Peygamber karşıtlığında somutlaşan İslâm düşmanlığı senaryosu hemen hiç değişmeyip post-modern versiyonlarıyla tekerrür ettiriliyor. Bütün bunlar ise bir yandan Avrupa’da/Batı’da Müslümanların gittikçe Hitler dönemi Yahudileri konumuna itilmeye çalışıldığını düşündürürken, diğer yandan da Umberto Eco’nun “modern (post-modern) ortaçağ” sözünü hatırlatıyor.İslam’sız ve Müslüman’sız bir dünya Avrupa’nın/Batı’nın hem hedefi ve hem özlemidir. Bu hedefe ulaşmak için Avrupa’nın/Batı’nın yöntemi terörizmdir.
Asrımızda küresel bir kavram haline gelen ve “İslâm korkusu” olarak tanımlanan İslâmofobi, İslâm’ı, tam ve doğru olarak anlamamanın veya yanlış bilgilere dayanarak yargıda bulunulan bir ruh halinin sonucudur. İslâmofobinin tezahürleri İslâm’ın ortaya ilk çıktığı dönemlere kadar uzanmasına rağmen, bu göstergelerin bir kavram haline gelmesi oldukça yenidir."İslâm korkusu," "İslâm fobisi" vakıası vardır. "Yükseklik korkusu" veya "böcek/hayvan korkusu" nasıl bir "fobi," bir "korku," bir psikolojik hastalık olarak varsa, aynı şekilde Batılı insanların pek çoğunda da "İslâm fobisi" vardır ve bu, artık yerleşik bir kavram ve vakıa hâline gelmiştir. Şüphesiz bu "fobi" 11 Eylül sonrasında daha da patolojik hâle gelmiş, isterikleşmiş, ciddî duyu bozukluğu hâline dönüşmüştür. Batı’da genellikle olumsuz bir şekilde devam eden ve daima İslâm’ı şiddet ve terörle irtibatlandıran yayınlar Batı’daki İslâm algısının daha da kötüye gitmesine sebep olmuştur.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız