Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Editörden

Ribat Dergisi Editör

Değerli Okuyucularımız

  • 05 Aralık 2020
  • 1061 Görüntülenme
  • 456. Sayı / 2020 Aralık

Beraber yaşamakta olduğumuz aile fertlerimizi, sosyal hayatımızı paylaşmış olduğumuz dost ve arkadaşlarımızı anlamanın yolu, onları doğru bir şekilde tanımaktır. Bir baba, eşini ve evlatlarını doğru tanıma temeli üzerinden anlamayı başarırsa o evde iletişim kazaları yaşanmaz. Aile içerisinde kavga ve gürültüler olmaz. Aynı durum sosyal hayatın bütün alanları için geçerlidir. Tanımadan anlamaya kalkmak ise beyhude bir çabadır. Çünkü etrafımızdaki insanları doğru bir şekilde tanımadan onları anlamamız mümkün değildir. Anlamanın olmadığı ilişkiler insanları huzursuz eder, kavga ve gürültüye sebep olur. Birbirlerini anlamayan insanlar bir arada yaşasalar da birbirlerine hiçbir şey veremezler.

Yaşamış olduğumuz hayatı Efendimizle birlikte yaşamak, hayat yolculuğumuzu onun rehberliğinde yürümek istiyorsak önceliğimiz onu doğru bir şekilde tanımak olmalıdır. Efendimizi tanımak ve anlamak için ortaya konulan bütün çaba ve gayretler bir ibadettir.

Hz. Peygamber, İslam tarihinin ilk dönemlerinden itibaren hakkında yığınla eser yazılan bir şahıstır. Şu anda bile dünyada hiç kimse bu ayrıcalığa sahip değildir. Hatta dünya tarihinde hayatı onun kadar geniş anlatılan ve bu kadar genişçe araştırılan başka bir insan yoktur. Malumunuz Efendimizin hayatını anlatan eserlere “siyer” adı verilir. Siyer ve Tarih birbirinden farklıdır. Tarih, yaşanmış ve sonradan gelenler tarafından yazılmıştır. Bir daha aynı şekilde yaşanamaz, sadece ibret alınır. Siyer ise, yaşanmış, yazılmış ve yaşanmaya devam eden canlı bir hayattır. Siyer’in yaşanmaya devam eden canlılığını ortadan kaldırdığımız anda Efendimizi tarihte yaşamış bir aktör haline getiririz. İslam Dünyasında Müslümanların tasavvurlarındaki ilk kaymalardan bir tanesi işte bu konuda yaşandı: Siyer tarihselleştirildi. Siyer tarihselleşince Efendimiz de 571-632 yılları arasında yaşamış tarihi bir şahsiyet, efsane haline geldi.

Bu gün, dinin bize aktarılmasında en önemli kaynak olan Efendimiz, maalesef her Müslüman tarafından aynı şekilde tanınmıyor. Kimileri onun hayatını olduğunun çok ötesinde arz ediyor, kimileri onu gerçekte olduğu gibi değil kafalarındaki peygamber modeline göre tanıyor ve tanıtmaya çalışıyor. Bu durum, önümüze yaşanamayan, ulaşılamayan, her anı mucizelerle dolu, insanüstü ve adeta insani özellikleri olmayan bir peygamber inancı ve anlatımını ortaya çıkardı. Oysaki Sevgili Efendimiz hayattayken ümmeti için iki konuda çok ciddi uyarılar da bulunmuştu: Biri: Ümmetin dünyevileşmemesidir. Bu bir Yahudi hastalığı daha doğrusu İsrailoğullarını Yahudileştiren ve lanetli hale getiren virüs. Temel hadis kaynaklarımızda Efendimizin bu konuda sayısız uyarılarını bulabiliriz. Diğeri ise: Kendisinin insanüstü bir varlık konumuna çıkarılmamasıdır. Bu ise hem Yahudi hem Hıristiyan hastalığı, ama daha baskın olarak Hıristiyanlara özgü.

Sevgili Efendimizin Kur’an tarafından övülmüş ahlakına bugün hem Müslümanlar hem de bütün insanlık çöl sıcağında bir yudum suya duyulan özlem gibi susamıştır. İnsanlığın bu susuzluğuna çare olabilmek için Efendimizin Kur’an kaynaklı ahlakını çağın idrakine sunabilmemiz gerekiyor.

Efendimiz, Mekke’de kurmuş olduğu ve “Dar’ul Erkam” olarak bilinen “Şahsiyet Mektebi”nde sıradan bireyleri örnek birer şahsiyet olarak yetiştirmiştir. Kur’an’da kısa veya uzun kıssası aktarılan her bir peygamberimiz hayatımızın bir döneminde bize örneklik ve rehberlik eder. Bu kıssaları hikâyeleştirmeden okuyup anlarsak Kur’an bizleri de birer şahsiyet olarak yetiştirecektir.

Kendisini Allah’a adayanları Kur’an “Rabbaniyyun” olarak isimlendirir. Peygamberlerin tamamı adanmış ve gönüllü insanlardır. Efendimiz, örnek olarak gösterilmiş olduğu insanlığa, adanmışlığıyla da örnek olmuştur. Eğer biz de kendimizi Allah’ın davasına adar ve Allah’ın dinini dert edinirsek Allah da bizim özel dertlerimizi satın alır.

Efendimizi hayata taşımanın yollarından biri de sünneti öğrenmek ve yaşamaktır. Malumunuz sünneti öğrenmenin yolu hadis okumaktır. Okumuş olduğumuz hadisleri birer hayat ölçüsü haline getiremezsek bu okumalarımız sadece entelektüelliğimizi artırır. Bunun da bize de çevremize de hiçbir faydası yoktur.

Konuşma üslubumuzu, oturmamızı, yatmamızı, kalkmamızı, yeme ve içmemizi, sosyal ilişkilerimizi kısacası bütün bir yaşam alışkanlıklarımızı ve hayata bakışımızı Efendimizin hayatına arz etmeliyiz. Onun onay verdiklerine devam etmeli, onaylamadıklarını ise hayatımızdan bir an önce çıkarma mücadelesi vermeliyiz. Hayatımızı ne kadar Efendimizin hayatına benzetebilirsek onu çağımıza o kadar taşımış oluruz.

Bu ayki sayımızda, siz değerli okurlarımızın huzuruna “Batı’nın İslam ve Peygamberimize Düşmanlığına Karşı Tavrımız ” dosyasıyla çıkıyoruz.

Makaleleriyle huzurlarınızda olmamıza vesile olan bütün değerli yazarlarımıza en kalbi teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Siz değerli okurlarımızı, batı’nın İslam’a ve Efendimize düşmanlığına karşı nebevi bir usul ile mücadele için dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.

456. Sayı Aralık 2020