Bir beşer olması sebebiyle Sevgili Peygamberimiz de, görevini yürütürken zihninden bazı düşünceler ve gönlünden birtakım arzuları geçirebilir. Ama bunlar hiçbir zaman bir peygambere yaraşmayacak düşünce ve temenniler olamaz. Peygamberin asıl görev ve hedefi, insanlara hidayet yolunu göstermek olduğuna göre bu düşünce ve arzuların, çevresindekilerin ve mesajı ulaştırabilecekleri bütün insanların bir an önce yanlış inanç ve uygulamaları terk edip hak yola girmeleriyle ilgili olması tabiidir.
Şeytanın ne Hz. Peygamber ve ne de vahiy meleği Cebrail (as)’ın suretine girme imkânı yoktur. Hele hele Kur’an’ın ifade ettiği gibi Yüce İslam Peygamberi üzerinde otorite kurması imkânsızdır. İşte Hac Suresi’nin 52. ayeti, Hz. Peygamberin vahyi tebliğ ettiği sırada şeytanın vahye karışmasının imkânsız olduğunun bir açıklamasıdır. Vahiy olayı kapalı bir devredir. Bu devreye şeytanın girmesi mümkün değildir. Şeytan ancak, günahkâr; fâsık ve facir kimselerin sözlerine karışır.
“Bir arkadaşımla sohbet ederken bana “Şeytan Ayetleri” diye bir roman okuduğunu ve bana da okumam gerektiğini tavsiye etti. Bir Müslüman olarak kafam karıştı. Şeytanla ayetin ne ilişkisi olabilir? Kur’an’da Şeytan ayetleri geçiyor mu, bu gerçek mi yalan mı? Bilgi verirseniz memnun olurum.”
Kur’an’ın tarihinde İslam sevmezler tarafından bizzat Kur’an’a yöneltilen birçok itham ve iftira olmuştur. Bunlardan birisi de Kur’an’da “şeytan ayetleri vardır” iftirasıdır.
İşin hakikati nedir?
Tefsir kitaplarında şöyle garip bir olay anlatılır. “İslam’ın Mekke döneminde Hz. Peygamber (sav) kavminin kendisinden ve İlahi mesajdan yüz çevirdiğini görünce Allah’ın kendisiyle kavminin arasını uzlaştıracak bu iki tarafı birbirine yaklaştıracak bir ayet indirmesini arzular. Bu da Rasul-i Ekrem’in, müşriklerin iman etmesini çokça arzulamasından ileri gelmektedir. Bir gün Kâbe-i Muazzama’nın civarında Rasulullah Efendimiz müşrik ve mümin topluluklar huzurunda Necm Suresi’ni okurken şu ayetlere gelince: “Ey inkârcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat’ın ne olduğunu söyler misiniz?” (Necm,53/19-20) şeytan, Rasulullah’ın diline “onlar ulu garânik(kuğu/tanrıçalar)’lerdir ve onların şefaat etmeleri umulur” ifadelerini sokmuş ve orada bulunan müşrikler Muhammed bizim İlahlarımızı zikretti deyip bu söze çok sevinirler. Hz. Peygamber (sav) sureyi okumayı bitirince secde eder. Aynı şekilde Harem-i şerifte bulunan Müslümanlar ve müşrikler de birlikte secde ederler. Hatta müşriklerin ileri gelenlerinden Velid İbn Muğire ile Ebu Uhayha yaşlı oldukları ve secde edemedikleri için yerden bir avuç toprak almak suretiyle alınlarına götürerek toprağa secde ederler. Sonrasında duydukları ve bizzat şahit oldukları bu olaydan ötürü sevinç duyan Kureyşliler dağılır: “Muhammed İlahlarınızı (putlarınızı) en güzel bir biçimde andı” propagandası yaparlar. Akşam olunca Hz. Peygamber (sav)’e Cebrail gelir ve: “Ne yaptın Ey Muhammed (sav), benim Allah’tan sana getirmediğimi ve söylemediğimi sen Kureyş’e okudun” der. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) çok üzülür. Rivayet odur ki bu olay üzerine Hac Suresi’nin 22. ayeti nazil olur.” İşte bu zahire tutunan Kur’an yorumcularının ekseriyetinin dile getirdiği rivayettir. (Bkz.Râzî, Fahreddîn, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut: Dâruİhyâi’t-Türâsi’l-Arabi, 1420, XXIII, 237 )
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız