Kur’an-ı Kerim’de Allah’a ve peygamberlerine isyan eden kavimleri, büyüklenmeleri, haksız kazanç peşinde olmaları, ahlâksızlıkları, zalimlikleri ve haktan ayrılmaları nedeniyle nasıl helâk edildikleri bildirilmektedir. Helâkin Kur’an’da sözü edilen toplumlar dışında kalan diğer toplumlar veya daha sonraki nesiller için yürürlükten kaldırıldığına dair Kur’an’da bir ayet yoktur.
Doğal afetlerin, yaygınların, hastalıkların, virüslerin İslam açısından nereye yerleştirileceği konusunda ortaya atılan görüşlere göre; doğal afetler, hastalıklar; musibet, imtihan, ders, uyarı, ibret ve ceza gibi çeşitli sebeplerden dolayı olduğu söylenebilir.
İnsanlar yaşadıkları afetlere yönelik sorular sorarak yaşadıklarını anlamlandırmaya ve bunlarla başa çıkmaya çalışırlar.
Toplumların helak olmasında önemli rol oynayan “afetlere nasıl bakılmalı” konusu üzerinde hararetli tartışmaların yapıldığı konulardandır. Deprem, bilinen anlamda sadece jeofizik olay mı, yoksa Yüce Allah’ın günahkâr kullarını cezalandırdığı bir felaket veya musibet midir?
Kuran’da; depremle, rüzgârla, fırtınayla, selle, tufanla, kuraklıkla, kıtlıkla, gök gürültüsüyle… doğal afetlerle bazı kavimlerin helak edildiğini ifade eden ayetler bulunmaktadır.
Deprem ve diğer doğal afetler, insanların inançları doğrultusunda değerlendirilip anlamlandırıldığı sürece dini bir olay/Allah’ın gazabı sayılacaktır. Dolayısıyla afetler ve din ilişkisi her zaman gündemde kalacaktır. İslam’a göre doğal afetlerin nereye yerleştirileceği konusunda farklı görüşler ortaya atılmış, özellikle kelamcılar farklı fikirler ileri sürmüşlerdir.
Bazıları pozitivist bir yaklaşımla; depremlerin, afetlerin haşa Allah'la hiç bir ilgisinin olmadığı tamamen doğal hâdiseler olduğunu iddia etmiş, depremlerin henüz insan yokken de var olan, milyonlarca yıllık bir kırılma süreci, yer kabuğu faaliyeti olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Bazıları doğal afetlerin, insanların Allah'ın emir ve yasaklarından uzaklaşmaları nedeniyle İlâhî bir ceza olduğunu savunmuştur.
Bazıları ise doğal afetlerin hem ceza, hem ders ve uyarı, hem de mükâfat olabileceğini düşünmektedir.
Arkeolojik bulgular, insanın doğayla olan mücadelesinin çok çetin geçtiğini, kimi zaman kendisinden çok daha güçlü ve yırtıcı hayvanlarla, kimi zaman da çok sert ve uzun süren iklim koşullarıyla mücadele ettiğini, ancak her defasında da dini inanca sığındığını göstermiştir. Günlük hayatın akışını bozan ve insanın varlığını tehdit eden her türlü kriz ve tehditte insanın geliştirdiği en etkili başa çıkma yöntemlerinden birisi dini inançlardır. Din, insana yaşadığı zorluklar, acılar karşısında sabırlı, metanetli olmayı öğretmektedir.
Din, hayata anlam katan, hayatı düzenli hale getiren en önemli dinamiklerdendir. Din anlaşılması, kavranması zor olaylara metafizik penceresini aralayarak anlamsız gibi gözüken birçok olayı anlamlı hale getirir. Herhangi bir doğal afetin neden ve nasıl meydana geldiğinin, etkilerinin nasıl azaltılacağının ya da söz konusu afete karşı dayanıklılığın nasıl artırılacağı, afet olayının tekrar yaşanmaması için neler yapılması gerektiğini, inancımız ve bilim doğrultusunda değerlendirilmeli, yorumlanmalı, afet ve din ilişkisi doğru şekilde tanımlanmalıdır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız