Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İslam Aleminden

Ahmet Varol

Etnik Üstünlük Davası ve Etiyopya İçsavaşı

  • 08 Aralık 2021
  • 692 Görüntülenme
  • 468. Sayı / 2021 Aralık



Etnik kimliği esas alan üstünlük davası yeni değildir. Bayağı eskilere gider. Ama özellikle son üç yüz yıl içindeki üstünlük ve hâkimiyet mücadelelerinde en çok kullanılan ortak değerlerin başında etnik kimliğin yer aldığını söylemek mümkündür. O yüzdendir ki son dönemde dünyanın yeniden şekillendiği ve haritaların yeniden çizildiği süreç içinde kurulan devletlerin büyük çoğunluğu etnik kimliği temele yerleştiren “ulusal devlet”lerdir.

 

 

Şu anki resmi adı Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti olan ancak kısaca Etiyopya diye anılan Doğu Afrika ülkesinde çok farklı etnik unsurlar bir arada yaşamaktadır. En kalabalık etnik unsur %35 orana sahip ve büyük çoğunluğu Müslüman olan Oromolardır. İkinci sırada çoğunluğu Hıristiyan olan ve %30'luk orana sahip Amharalar gelir. %6 oranında Tigraylı, %6 oranında da Somalili vardır. Kalanı küçük oranlardaki muhtelif etnik unsurlardır.

 

 

Etnik yani Türkçe karşılığıyla ulusal çeşitlilik Yüce Allah’ın ayetlerindendir. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Sizi topraktan yaratması O'nun ayetlerindendir. Sonra siz etrafa yayılan beşer (insanlar) oldunuz. Size, kendileriyle huzur bulmanız için kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza bir sevgi ve merhamet koyması da O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için ibretler vardır. Göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için ibretler vardır.” (Rum, 30/20-23)

Bu ayetlerde, insanın en başta topraktan yaratıldığına işaret edilerek özde bütün insanların aynı köke dayandığına ve soy, nesep itibariyle hepsinin eşit olduğuna, bu yönden kimsenin kimseye bir üstünlüğünün olmadığına dikkat çekilmektedir. Sonra hepsi aynı kökten gelen bu insanların bir beşer olarak çoğalıp etrafa yayıldıkları, dolayısıyla tümünün üst kimlik itibariyle aynı kategoriye girdiği vurgulanır. Yani tüm insanlar beşerdir dolayısıyla köken itibariyle aynı oldukları gibi sınıf olarak da aynı ortak kimliği paylaşmaktadırlar.

Devamında tüm insanlığın iki ana unsuru niteliğindeki kadın ile erkeğin arasına yaratılışta bir sevgi ve merhamet yerleştirildiğine vurgu yapılır. Dolayısıyla insanın bozulmamış fıtratı bu iki unsur arasında bir sevgi ve merhamet olmasını gerektirir. Bunların birbirine düşman edilmesi, iki karşı cephede yer almaları, birbirlerine zulmetmeleri esasta fıtratlarındaki bozulmaya işaret eder. Eğer ki fıtratları tam olarak korunuyor olsaydı aralarında sevgi ve merhametin de korunuyor olması gerekirdi. Bu fıtrat yani eşler arasına sevgi ve merhamet konması aynı zamanda Allah’ın ayetlerindendir.

Bu iki ana unsurun birbirleriyle eş olmaları neticesinde beşerin çoğalması suretiyle tarih içinde farklı topluluklar ortaya çıkmıştır. Bunların renklerinde ve dillerinde de farklılıklar oluşmuştur ki bu da yaratıcının ayetlerinden biridir. Bu çeşitlilik düşmanlığı, karşı cephelerde yer almayı ve üstünlük davası içine girmeyi değil yaratıcının ayetlerini görmek için ibret almayı gerektirecek bir olgudur. Çünkü bunda bilenler için ibretler vardır.

Çok sık gündeme getirdiğimiz ve bu konuyla ilgili olarak sürekli tekrar ettiğimiz bir ayeti kerimede de Yüce Allah şöyle buyurur:

“Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi soylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en üstününüz en çok takva sahibi olanınızdır. Allah bilendir, (her şeyden) haberdar olandır.” (Hucurat, 49/13)

Yani insanların tümünün soyu aslında bir erkekle bir kadına dayanır. Başlangıç itibariyle hepsinin atası ve anası birdir. Sonradan farklı soylara ve kabilelere ayrılmaları da birbirlerine düşman olmaları, etnik farklılığı öne çıkaran bir üstünlük davası içine girmeleri için değil birbirleriyle tanışmaları, kültürel çeşitlilikleri görmeleri birbirlerinin tecrübe ve bilgilerinden yararlanmaları içindir. Üstün olan ise Allah katında üstün olandır ki Allah nazarındaki üstünlük de anaya ve ataya göre değil takvaya göredir. Çünkü insanın yaratılışının gayesi Allah’a kulluktur ve O, kimin salih amelde daha çok öne geçtiğini görmek için sizi sınamaktadır.

“Hanginizin amelinin daha güzel olduğu konusunda sizi denemek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O yücedir, bağışlayandır.” (Mülk, 67/2)

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

468. Sayı Aralık 2021