Zina, insanın kendi varoluş sürecini koruması veya korumaması ile ilgili bir meseledir. Zina yayıldıkça “insan” eriyecek, zina engellendikçe de “insan” ayakta kalacaktır. Kadın veya erkek, insanın zinaya bir beyin uru olarak bakması gerekmektedir. Zinanın toplumda yayılması, bir insan bedeninde kanserin yayılmasıyla aynı tehlikeyi yansıtmaktadır. Bu yüzden zinayı sadece dinimizin yasakladığı suçlardan biri gibi görmek, yeterli değildir.
Zinaya yaklaşmamak, zinanın vukuuna en büyük engeldir. Yaklaşmamakla yapmamak arasında çok rahat kavranabilecek farklar vardır. Yaklaşmamak, ona kuluçka oluşturmaya karşı bir tedbirdir. Bataklık kurutmaktır. Dinin “yaklaşmak” olarak gördüğü şeyler ise bataklıktır. Bataklık varken zinaya karşı uyarıların, tedbirlerin etkin bir yararı olmayacaktır.
Zinanın, insan eliyle işlenen en çirkin suçlardan olduğunda neredeyse bütün insanlık müttefiktir. Günümüzde çürüyen ahlâk telâkkileri bir kenara bırakılırsa, zinayı hoş gören bir milletin olmadığını söyleyebiliriz. Bu mihverde söz edilirken İslam’ın zinayı yasakladığını ve zinaya ağır cezalar getirdiğini söylemenin ayrıcalıklı bir yönü olmayacağı gayet tabiidir. Bu, güneşin parlak olduğunu ikrar etmek kadar beyhude bir söz olur. Zina bir insanlık suçudur. Onu irtikâp edenin bütün insanlar nezdinde ayıplı görülmesi, zaten gereken bir iştir.
Zina, insanın kendi varoluş sürecini koruması veya korumaması ile ilgili bir meseledir. Zina yayıldıkça “insan” eriyecek, zina engellendikçe de “insan” ayakta kalacaktır. Kadın veya erkek, insanın zinaya bir beyin uru olarak bakması gerekmektedir. Zinanın toplumda yayılması, bir insan bedeninde kanserin yayılmasıyla aynı tehlikeyi yansıtmaktadır. Bu yüzden zinayı sadece dinimizin yasakladığı suçlardan biri gibi görmek, yeterli değildir. Evet, dinimizin en ağır suçlardan biri olarak zinayı haram ettiği gerçektir. Ama dinimiz fıtrat dinidir; insan fıtratına uygun olanları bırakıp ters olanları yasaklamıştır. Bizim dinimiz kanalıyla hayata bakmamızdaki isabet de buradan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bir mümin olarak zinaya en ağır tepkiyi göstermemiz şart olduğu kadar, bir insan olarak da zinaya en ağır tepkiyi gösteriyor olmamız gerekmektedir.
Bu hususta insanlık arasında söz birliğine benzer bir ittifaktan söz etmemiz mümkündür. Gitgide zayıflayan ahlâk ve onun paralelinde zinaya karşı tepki, inşaallah geçicidir. Böyle temenni ederiz. Zinanın kanun himayesine alınmasını ise kıyamet alâmetlerinden çok, gecenin en karanlık vaktini gösteren sıkıntılardan biri olarak görmek isteriz. Gecenin karanlığı derinleştikçe sabahın yaklaştığını da hissederiz. Zina dâhil, ahlâksızlığın her türüne açılan bütün kapıların, vicdanların uyanmasına vesile olmasını temenni ederiz.
Zina, Allah karşısında hayânın kalktığını, evlerin huzurunu kaybettiğini, kıyamet işaretlerinden birinin daha gerçekleştiğini haber veren afetlerden biridir. Köklerinin en uç noktasına varıncaya kadar zinanın kurutulması, insanlığın saadeti için şarttır.
Basamaklar:
Zinaya karşı olmak ve onu çirkin görmek, zinayı önlemek için asla yeterli değildir. Bu, ölümden korkmaya benzemektedir. Ölümden korkmanın ondan kurtulmaya yaramadığı gibi, zinayı kötü görmek de onun vukuunu engellememektedir. Bunun için Allah Teâlâ, bizi zinadan men ederken “zina etmeyin!” yerine “zinaya yaklaşmayın!” buyurmuştur. Mesele zinaya inen basamaklara basmadan yaşamaktır. Çünkü zinaya inen basamakların birine veya bir kaçına bastıktan sonra en alt zemine inmemenin teminatı yoktur. Tahsilli olmak hatta hacı olmak bile o basamaklardan birine basan için güven unsuru değildir.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız