Geriye dönüp şöyle bir baktığımızda çocukların –se, -sa’lar büyütüldüğünü görüyoruz. -Se, -sa’larla büyüyen çocukların geribildirimleri de tepkileri de hep –se, -sa’larla olacaktır. Anne babaların çocuklara karşı –se, -sa’ları en çok kullandıkları durumlar: Uslu uslu oturursan, yemeğini yersen, ödevlerini yaparsan, sınavı kazanırsan, takdir alırsan, çalışırsan, sözümü dinlersen… Yemeğini yemezsen, yaramazlık yapmazsan, ödevlerini yapmazsan, sınavı kazanamazsan, sözümü dinlemezsen, zayıfsız gelmezsen… Bunlar aklımıza ilk gelenler.
Anne babası tarafından her şeyleri düşünülerek el bebek gül bebek olarak büyütülen çocuklar, anne babalarına bağımlı olacaklarından okul ve sosyal hayatta birçok sıkıntılar yaşayacaktır. Çocuk eğitiminde sorumsuz aile olarak tarif ettiğimiz bu anne babalar, çocuklarının tüm isteklerine “sevgi” diyerek boyun eğerler. Tüm istekleri anında karşılanan çocukların anne babalarıyla ilişkileri okula başlayınca daha farklı bir boyut alacaktır.
Lise Öğrencisi: Anneeee! Akşam yemekte ne var?
Anne: Fasulye, pilav, salata…
Lise Öğrencisi: Yoğurt da var mı?
Anne: Var.
Lise Öğrencisi: Hazır yoğurt mu?
Anne: Hayır, ev yoğurdu.
Lise Öğrencisi: Hazır yoğurt yoksa ben yemem! Yarın okula da gitmem!
-Se –Sa’lı Yetişen Çocuklar
Konuşmanın devamını tahmin etmişsinizdir. Anne ne; “Keyfin bilir.” demiştir ne de çocuk okula gitmemezlik etmiştir. Çünkü günümüz çocukları -se, -sa’larla büyüdükleri için, isteklerini de –se, -sa’larla yerine getirteceklerinden o anne de ne yapıp ne edip o yoğurdu sofraya getirmiştir.
Eskiden ne anne babaların ne de çocukların böyle bir şansı yoktu. Çünkü sofralarda bu kadar çeşit olmadığı gibi seçme şansları da yoktu. Buna çocuk sayılarının fazlalığı da eklenince sofraya konulan hemen biteceğinden beğenmemezlikte edilmezdi. Yemeğe kızıp yemeyeceğini söyleyen çocuğa annenin vereceği cevapta; “… kökünü ye!” olacaktır. Günümüzdeki gibi yemeklerin saklanacağı buzdolabı da olmadığı için, artan yemeklerde ya kedinin çanağına ya da yal kovasına (hayvanlar için yemek artıklarının toplandığı kova) dökülürdü. Pireye kızıp yorganın yandığını gören çocukta bir daha sofraya nazlanmadan oturacaktır.
Oysa günümüz çocuklarının yedikleri önünde yemedikleri arkalarındadır. Buna rağmen birçok çocuk, önüne konan birçok yiyeceğe burun kıvırmaktadırlar. Yiyecekleri beğenmeyip burun kıvıran bu çocukların gönüllerini hoş etmek içinde pazarlığa girilmektedir.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız