- çocuklar arasında sosyal kopukluğun önüne geçmede, zararlı düşünce ve alışkanlıklardan korumada önlem olarak maneviyat eğitiminden istifade edilmelidir. Ayrıca çocuklarımızla birlikte teknoloji kullanmak suretiyle onların teknolojiyi hangi amaçlarla kullanmaları gerektiğini kavratabiliriz.
Duygu eğitimi verilmeden maneviyat ya da din eğitimi verilemez. Bugünün çocuklarına ve gençlerine duygu ve değer eğitimi günlük yaşam üzerinden verilmelidir. Günümüzde çocukların oyunları savaş üzerine kuruludur. Bu oyunlar çocuklarımızda duyguyu öldürmekle kalmıyor, mekanikleşme beraberinde ruhsuz, bedbin ve kötümser insanların yetişmesine hizmet ediyor. İşte bu sebepten dolayı duygu eğitimi verilmeden inançlar anlatılamaz, diyoruz.
“Hocam, lisede okuyan bir oğlum var. Bizden ve inançlarımızdan nefret etmeye başladı. Çevresindeki arkadaşları kendilerini agnostik, ateist, pagan gibi sıfatlarla tanıtıyor. Bundan bir Müslüman olarak çok rahatsızlık duyuyorum. Ayrıca çocuğumla iletişim kuramıyorum. Nasıl bir yöntem izlemem gerekir?”
Bugünün dünyasında anne-baba olmak kolay değil. Yeni nesli yetiştirmek için anne ve babanın hem bilgi ve hem de duygusal birikim sahibi olması gerekiyor. Bilgi ve duygusal birikim sahibi olmayan anne ve babalar dindar bir nesil yetiştirmede başarılı olamazlar. Bir de anne ve babaların çocuklarıyla aralarında nesil farklılığının farkında olmaları gerekiyor. Bunun için ebeveynle çocuk arasındaki farklılık kaldırılmalı ve güçlü iletişim kanalları açık tutulmalıdır. Çünkü çocukların dünyaya bakış açıları çok değişti. Ebeveyn çocuk ilişkilerinde ortaya çıkacak sorunlar engellenmek yerine onarıcı bir yöntemle çözülme yoluna gidilmelidir. Bu da farklı görüşleri bastırmakla değil, bizzat konuşarak iknaya dayalı çözüm yolu tercih edilmelidir. Çocuklarımızın ve gençlerin görüşlerine değer verilmeli ve despot ve otoriter bir ebeveyn olmaktan uzak durulmalıdır.
Bilindiği gibi çocuklarımız ve gençlerimiz pandemi sebebiyle teknolojiyle daha sık tanışmış oldular. Teknoloji kullanım alışkanlıkları bu teknolojiden etkilenmeyi daha da hızlandırdı. Çünkü tabletsiz, akıllı telefonsuz ve bilgisayarsız bir yaşam neredeyse imkânsız hale geldi. Sosyal hayattan kopan gençlerimiz sosyal medyaya hapsoldu. Yeni iletişim teknolojileri onlara sanal bir dünyanın kapılarını açtı. Bu saatten sonra çocuklarımıza teknolojiyi yasaklamak değil, onlarla bu teknoloji üzerinden aktarılan konuları tartışarak doğru ve yanlışı birbirinden ayırmalarına yardımcı olmak gerekiyor. Çünkü bugünün çocukları ve gençleri ebeveynlerinden kopuk yaşıyor. Okuldan gelip odalarına çekiliyor. Onların dışarıdaki arkadaş çevresi, internet etkileri, ebeveyn arasındaki ilişkileri gittikçe zayıflatıyor ve ebeveynlerin endişeye kapıldığı istenmeyen yeni durumlar ortaya çıkıyor. Artık çocuklarımızın çevresi kimi zaman yeni uzay dini adı verilen spritualist, kimi zaman da yeni paganizm adı verilen görüşleri benimseyen akranlarla kuşatılıyor. Tamamen dini ve milli yapımıza aykırı bu oluşumlar çocuklarımızı bize yabancılaştırıyor. Ebeveynlerle çocuklar arasında sosyal kopukluğun önüne geçmede, zararlı düşünce ve alışkanlıklardan korumada önlem olarak maneviyat eğitiminden istifade edilmelidir. Ayrıca çocuklarımızla birlikte teknoloji kullanmak suretiyle onların teknolojiyi hangi amaçlarla kullanmaları gerektiğini kavratabiliriz. Teknolojinin sadece oyun ve eğlence aracı değil, aynı zamanda bilgi aracı ve gündelik işleri kolaylaştıran bir mekanizma olduğunu öğretebiliriz. Bu uygulama biçimleriyle çocuklarımıza sosyal medyanın tehlikeli ve zararlı yönleri de kavratılmış olur.
Diğer yandan çocuklarımıza ve gençlerimize, akıllı telefon ve sosyal medyayı kullanmayı yasaklamak bir çözüm değildir. Esas olan bu teknolojiyi kullanmada fayda ve risk faktörlerini birlikte öğretmektir. Bugün çocuklarımızı ve gençlerimizi tehdit eden inkârcı akımlar bu filtresiz mecralar üzerinden taşınıyor. Çocuklarımız bu engin sanal âlemde sörf yaparken birçok sosyal bloklarda yer alan insan fıtratına aykırı sapkın akımlarla ve içinde farklı inanç gruplarının propagandasını yapan etkileyici filmlerle karşılaşıyor. Hiç tanımadığı dini sembollerin etkisi altında kalabiliyor. Örneğin, satanistlerin, ufocuların, agnostiklerin, deistlerin bilumum materyalist inançların ve Yahudi/Hıristiyan gibi dinlerin haç, Davut yıldızı gibi dini sembolleriyle karşılaşıyor. Bu saf yürekler, dini bilgi alt yapıları olmadığı için bunlara imrenebiliyor, özenti duyabiliyor. İşte bunun için gerekirse bu filmleri ya da farklı sosyal bloklarda yer alan grupların görüşlerini birlikte izlemek ve dinlemek suretiyle sonunda müzakere etmek hem onlara değer verdiğimizi gösterir ve hem de bizim vereceğimiz bilgi ile onların aydınlanmalarını sağlar. Bununla birlikte İslam’ın o konulardaki görüşleri anlatılarak sosyal medya mecralarında çocuklarımızı dinlerine yabancılaştıracak olan bu zehirleyici görüşlerin tehlikesinden kurtarmış oluruz. Burada esas olan çocuklarımızla sosyal ilişkiyi kaliteli bir şekilde kuvvetlendirmek ve koparmamaktır. Hiç çekinmeden farklı inanç akımlarının ne olduğu konuşulmalı ve bizim inancımızın mükemmel olduğu örnek olaylarla anlatılmalıdır. Örneğin, izlenen bir filimde “vaftiz” olayı geçti değil mi? Bunun kökenine inilmeli ve İslam’da fıtratın ne olduğu, hiç kimsenin bir başkasının günah yükünü çekmeyeceği Hz. Peygamberin dilinden öğretilmelidir. Böylece çocuklarımıza hem doğru bir Allah tasavvuru ve hem de doğru bir peygamber tasavvuru verilmiş olur.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız